Bundan 18 ay kadar önce düzenlenen alçakça bir suikast ile katledilen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, kızları Bengisu ve Banuçiçek ve ailenin diğer fertleri el birliği ile uğraştı didindi, çok saygıdeğer bir mücadele verdiler ve bu suikastın üstünün muktedirler tarafından örtülmesini engellediler.
Konu bu ülkedeki en üst makama kadar intikal etti, çok gecikmeli olsa da Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, kızları Bengisu ve Banuçiçek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi, delil ve iddiaları dinlendi
Bir buçuk yıl kadar sonra gerçekleşen bu kabul elbette "geç olsun da güç olmasın" diyeceğimiz son derecede olumlu bir gelişmedir amma velakin aslında böyle bir suikast sonucunda ailenin çaresiz kalıp polis, istihbarat ve mahkeme safahatını aşarak siyaset ve yürütmeden medet umması hukuk devleti açısından çok büyük bir ayıptır.
Gelelim işin esasına:
Sinan Ateş cinayetinin tetikçileri ve bazı azmettiricileri yakalandı doğru velakin tetiği çektiren yani asıl katil henüz yakalanmadı.
Bir kere şunu bilin; bu kesinlikle siyasi bir cinayet değil!
Sinan Ateş'in savunduğu görüşlere düşman olan herhangi bir örgüt de bu suikastı üstlenmedi zaten.
Bahse konu suikastın tasarlanarak, üzerinde ince ince çalışılarak, taammüden işlendiği ise ortaya çıkan kanıtlar ışığında su götürmez bir gerçeklik. Yani ortada kazaen vuku bulmuş bir kavga ve bu kavga sonucunda işlenmiş bir cinayet falan yok tam aksine kamu görevlilerinin de içinde bulunduğu bir tezgâh ile pusu kurulmuş hedef gözetilerek, öldürme kastı ile ateş açılmış.
Cinayetin tetikçisi ile Sinan Ateş arasında kişisel bir husumet bulunması falan da söz konusu değil.
Şunu da hepimiz biliyoruz defacto olarak Milliyetçi Hareket Partisi ve yan kuruluşu Ülkü Ocakları bu memlekette insanların saldırmaktan ve hatta düşman olmaktan çekineceği fiili bir güçtür. Yani Sinan Ateş sokaktaki üç beş serseri torbacının bulaşmaya cesaret edebileceği gariban biri değil, ona saldırmak için ya çok daha güçlü birilerinden talimat almak ya da tamamen aklını yitirmiş olmak gerekir.
Ayrıca görünen o ki işin içinde ciddi bir planlama ve organizasyon var yani kafayı yemiş birinin tek başına yaptığı, tahmin edilemez bir eylem de değil.
Dahası işin içinde bazı kamu görevlileri de var, Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları'na mensup bazı kişilerin adı geçiyor en son olarak da Ülkü Ocakları Genel Başkanı'nın kullandığı makam aracının tetikçinin kaçırılmasında kullanıldığı da ortaya çıkmıştı.
Diğer birçok büyük anormallik ise Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu alçakça suikast sonrasında sessiz kalmaları, cenazeye katılmamaları ve taziye yayınlamamalarıdır ki bu asla kabul edilemeyecek, son derecede anormal bir davranıştır.
Neden, neden MHP ve Ülkü Ocakları bu suikasta gereği gibi tepki vermediler sessiz kaldılar Sinan Ateş'e sahip çıkmadılar