KDV yani katma değer vergisi ile seksenlerin başında Turgut Özal sayesinde tanışmıştık, Katma Değer Vergisi, mal ve hizmet teslimlerinde ortaya çıkan katma değerin vergilendirilmesi esasına dayanan bir tüketim vergisidir.
Tüketimden alınan bu dolaylı vergi, devlete düzenli ve sabit bir gelir sağlamak, bütçe dengesizliklerini önlemek ve etkin kaynak dağılımı sunmak amacıyla konulmuştur.
Konulmuştur, konulmuştur da bütçe dengesizliklerini ve bu dengesizliklerden kaynaklanan ekonomik krizleri önlemekte herhangi bir ciddi bir faydası olmadığı 80'li ve 90'lı yıllarda yaşanan büyük krizlerde ortaya çıkmıştır.
Daha da kötüsü ilk konulduğu 85'de genel KDV oranı % 10 kadardı fakat bu gün itibariyle bu oran % 20'ye çıkmıştır yani bu kategorideki herhangi bir malı tükettiğinizde ödediğiniz paranın beşte biri vergi olarak devlete gitmektedir.
Sonra KDV ile toplanan vergiler de devlete yetmeyince başımıza bir de ÖTV çıkardılar!
Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), 6 Haziran 2002 tarihinde 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu ile yürürlüğe girmiş ve 1 Ağustos 2002 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmıştır.
ÖTV, özellikle lüks sayılan belirli mal ve hizmetlerin tüketimini vergilendiren bir dolaylı vergi türüdür. Bu vergi ile devlet bütçesine ek gelir sağlamak ve lüks olarak değerlendirilen tüketimi, çevreye zararlı ürünleri (örneğin, akaryakıt, tütün, alkol) ve belirli malların (örneğin, otomobil, elektronik eşya) tüketimini düzenlemek amaçlanmıştır.
Memlekette uygulanan KDV ve ÖTV sayesinde insanlar harcadıkları paranın etlice bir dilimini vergi olarak devlete ödemekte ve aslında tükettikleri her şeyi alabilecekleri fiyattan çok daha fazlasını ödeyerek alabilmektedirler.
Özellikle ÖTV'de lüks tüketimi caydırma ya da cezalandırma gibi geniş kitlelere hoş gelecek bir bahane kullanılsa da bu gün otomobil, televizyon, bilgisayar ve cep telefonu gibi ürünlerde de KDV'nin yanı sıra fahiş miktarda ÖTV de alınmaktadır.
Motorlu taşıtlar, ÖTV'nin en yüksek oranlarının uygulandığı ürün gruplarından biridir. Oranlar, aracın motor hacmine, türüne ve vergisiz fiyatına bağlı olarak % 25 ile % 220 arasında değişmektedir.
Otomobiller Türkiye'de bu saçma sapan vergi politikaları yüzünden çok ama çok pahalıya satılmaktadır ve bu yüzden Türkiye'de sıfır kilometre araç fiyatları, Avrupa ortalamasına göre %70 daha pahalıdır. ABD'de ise satış vergileri eyalete göre %0-%8 civarındadır ve ÖTV benzeri bir vergi bulunmaz.
Akaryakıt ürünlerinde ise ÖTV, litre başına maktu tutar olarak uygulanır, oransal vergi yerine sabit tutarlar kullanılmaktadır.
Peki, şimdi kim benzin, mazot ve oto gaz kullanmanın ÖTV'ye konu olabilecek lüks bir tüketim olduğunu iddia edebilir ki
Dahası bu tip tüketimden alınan dolaylı vergiler kişilerin gelirine orantılanmadığı için gelir dağılımını çok ciddi bir ölçüde bozmakta ve çok büyük bir adaletsizlik yaratmaktadır. Örneğin aylık geliri 1 milyon olan bir patron da aylık geliri 22 bin lira olan bir işçi de, âsâr-ı atîka sayılacak bir otomobil kullanan emekli amca da 1 litre benzin aldığında aynı miktarda vergi ödemektedirler. Ayrıca patronların arabaları genellikle şirket üzerine kayıtlı olduğundan ödedikleri bu dolaylı vergiyi masraftan düşme hakkı olduğu halde sıradan insanların böyle bir imkanı da olmadığını da unutmamak gerekir.