GİZLİ TANIĞA CANLI YAYIN RESTİ

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel'in İmamoğlu davasının duruşmalarının TRT tarafından canlı verilmesi önerisi çok ama çok yerinde bir rest oldu.

Böyle bir canlı yayın yapılması hem yargının tarafsızlık ve bağımsızlığı endişelerini ortadan kaldırır ve hem de kamuoyunu bu kadar yakından ilgilendiren bir davanın canlı olarak yayınlanması halkın haber alma hak ve özgürlüğünü savunmak bakımından son derecede gereklidir de..

Şimdiye kadar görünen o ki iktidarın bu taarruz hareketine karşı ilk raundu Ekrem İmamoğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi almış bulunmaktadır.

Dava süreci ise önümüzdedir, işte bu "sıkıyorsa davayı canlı yayınlayın da halk kimin ne yaptığını, ne dediğini görsün" anlamına gelen rest dava sürecinde de Ekrem İmamoğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin favori olacağını göstermektedir.

Bugüne kadar yapılan açıklamalar açılan davaların gizli tanığın Ekrem İmamoğlu aleyhindeki muğlak ifadelerine dayalı suçlamalar üzerine inşa edildiği izlenimini oluşturuyor.

Kamuoyunda bugüne kadar oluşan genel kanaat bu davaların hakka hukuka, şekle şemale uygun olmadığı, sadece siyasi bir operasyondan ibaret olduğu yönündedir.

Peki, ben bu kanıya nereden vardım

Bu kanıya vardım çünkü eğer kamuoyu böyle düşünmeseydi sadece birkaç gün içinde organize edilen bir kampanyada 15 milyon imza ile Ekrem İmamoğlu'nun arkasında durmazdı. Bakınız bu kampanya da çok ama çok ciddi bir meydan okumaydı ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin bile beklemediği bir sayıya bir anda ulaşıverdi.

Üstelik kitlesel destek sadece bu imza kampanyası ile de sınırlı değil!

Tüm yurt genelinde ve hatta yurt dışında sokaklara inip, meydanlarda CHP ve Ekrem İmamoğlu'na destek veren milyonlar da suçlamalara ikna edilemeyen insanlardan oluşuyor. Bunlar iktidar bu hamleyi yaptığından beri bu karara karşı açıkça direniyor.

Sosyal medyada yapılan paylaşımlar da halkın Ekrem İmamoğlu'nu desteklediğini, davaya neden olan suçlamalara hiçbir şekilde itibar etmediğini göstermektedir.

Şimdi sokaklarda karşı karşıya gelen taraflara birkaç önemli uyarım olacak:

Bu noktada önce polise ve içişleri bakanına polisin iktidarın değil halkın polisi olduğunu, polisin sivil ve silahsız insanlar anayasal haklarını kullanır, şiddete başvurmadan barışçıl gösteriler yaparken müdahale etmelerinin YASAL olmadığını hatırlatmak isterim!

Bilhassa birer devlet memuru olan polisleri ileride kişisel cezai ve hatta mali sorumluluk doğuracak orantısız güç kullanımında bulunmamaları konusunda da uyarmam gerekiyor.

Böyle bir uyarıda bulunmam gerekiyor çünkü sokaklardan gelen birçok görüntüde polisin bu uyarıyı hak edecek fiillerde bulunduğu görülüyor.

Örneğin; sosyal medyaya yansıyan bir görüntüde gösteri dağılmış, elindeki Türk Bayrağı ile yürüyüp alanı terk eden bir kız çocuğuna arkadan yaklaşıp copla vurarak daha hızlı yürü diye müdahale eden bir polis memuru vardı ve bu polisin uyguladığı bu şiddet kesinlikle yasalara aykırıdır.

Polis amirlerini de buradan uyarmak isterim; sokakta müdahale için kullandığınız her polisin kask ve yaka numarası bulunmalı ve bu numaralar açıkça görünecek şekilde tasarlanmalıdır.

Hiç unutmamak gerekir ki polis iktidarın değil devletin memuru, halkın güvenliği için varlar ve maaşları da halkın vergileri ile ödeniyor, dolayısı ile polis göstericilerin de güvenliğini sağlamakla görevlidir!