Birçok başka toplumda olduğu gibi bizim toplumuzda da milliyetçi dünya görüşünü savunan kesimler geçmişe çok fazla bağlıdırlar. Geçmişin kavgalarını sürdürmeyi geleceği inşa etmeyi düşünmekten çok daha fazla önemseyen böyle bir kafa yapısı ne yazık ki Türk milliyetçileri arasında da epeyce fazladır ve bu durum hem ülkemize ve hem de Türk milliyetçiliğine çok büyük zarar vermektedir.
Geçmiş elbette önemlidir, lakin geçmişe takılıp kalıp, geçmişte yaşamak bugünkü yahut da gelecekteki herhangi bir sorunumuzu çözemez. Atalarımızın başarıları ile övünüp, başarısızlıklarına mazeret üretmekle harcadığımız zaman ve enerji aslında milletimizi değişen dünya koşullarına hazırlamak için harcamamız gereken zaman ve enerjiden çalınmaktadır.
Geçmişi bir laboratuvar olarak değerlendirerek tarihî olaylardan ders çıkarmak ve geleceğe yönelik tedbir ve stratejilerimizde kullanmak elbette çok önemlidir. Fakat bu sadece bir yöntemdir, bunu kitlesel bir takıntı haline getirmek toplumsal olarak hiçbir yarar sağlamayacaktır.
En temelinde milliyetçi ideolojinin geleceğe yönelik bir düşünce biçimi olduğunu unutmamalıyız.
Milliyetçilik; milletin egemenlik haklarını tesis etmeyi, milletin güç ve refahını arttırmayı, milletin bugünkü ve gelecekteki menfaatlerini koruyup kollamayı hedefleyen bir ideolojidir.
Farklı siyasi veyahut ekonomik yöntem ya da stratejiler ile bir milletin hak ve menfaatleri korunup kollanabilir, gücü ve refahı arttırılabilir. Bir milliyetçi nasıl geçmişe takılı yaşamamalı ise aynı şekilde herhangi bir yol ve yönteme de takılı kalmamalıdır.
Milliyetçiler dünya koşullarının her daim değişebileceğini, farklı dönemlerde farklı yol ve yöntemlerin ön plana çıkıp, daha kullanışlı bir hâl alabileceğini göz önüne almalıdır. Hangi koşulda hangi siyasi, ekonomik strateji, yol ya da yöntemin kullanılacağı rasyonel akıl ve bilimsel metodun rehberliğinde, milletini seven, milletinin hak ve menfaatlerini korumak için çaba gösteren liyakat ehli insanlar tarafından belirlenmelidir.
Özellikle millî egemenliğin söz konusu bile olmadığı dönemlerden kalma olay ve anılara takılı kalmak, o dönemde iktidar olan egemenlerin başarıları ile avunmak, ya da başarısızlıklarına mazeret üretmeye çalışmak bir milliyetçi için oldukça tuhaf bir durumdur. Unutulmamalıdır ki millet kavramı modern çağlara, hümanist döneme ait bir kavramdır ve millî egemenlik feodal egemenlerin elinden çoğu zaman da savaşılarak, kan ve can pahasına koparılıp alınmıştır. Milliyetçilerin geçmişte verilen bu egemenlik mücadelesini unutarak, millî egemenliği tanımayan, egemenliği şahsında ya da hanedanında toplayan tarihî kişiliklere övgü düzüp durarak oyuncaklanması, böyle bir geçmişe takılıp kalması, milliyetçi kesim ve milliyetçi düşünceyi pasifize eden en önemli unsurdur.

135