Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptığı X paylaşımında "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın Bekir Bozdağ'ı cesur, dirayetli ve tavizsiz yönetiminden dolayı tebrik ediyor, Gazi Meclis'in saygınlığını muhafaza ve müdafaa gayreti nedeniyle de teşekkürlerimi paylaşıyorum. Başkanlık kürsüsü önüne toplanan, sıra kapaklarına vuran, Meclisi'mizi yuhalayarak kendileriyle müsemma olan nefret ve şiddet gösterisine heveslenenler kınanmaya müstahak demokrasi cellatlarıdır." Demiş
İşin açığı bizler hukuk ve demokrasimizi dinamitleyen bir hukukçu olarak tarihe geçen Bekir Bozdağ'ı geçmişte yaptığı birçok utanç verici eylem ve söylemlerden tanıyoruz ve bunların başında da FETÖ terör örgütü elebaşı Fethullah Gülen hakkındaki övgü dolu söylemleri gelmektedir.
Bugün bu söylemlerinden dolayı Bekir Bozdağ'ın kendisi bile utanmakta, söyledikleri önüne konulduğunda "dün dündür, bugün bugündür" aradan onca yıl geçmiş diyerek kendini savunmaya çalışmaktadır.
Bekir Bozdağ hakkında Devlet Bahçeli'nin daha önce sarf ettiği sözler de akıllardadır ve hatta sadece akıllarda değil aynı zamanda kayıtlardadır da!
Örneğin Bekir Bozdağ'ın Andımızla ilgili yaptığı açıklama sonrası Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli şu ifadeleri kullanmıştı: "Sayın Bozdağ Kürdüm, özgürüm diyebilir. Dilini tutan yoktur. Sus otur yerine diyen de yoktur. Buyursun, mizaç ve meşrebine müzahir değerlendirmesini yapsın. Türk milleti kendisini en güzel ve yüksek mevkilere taşımıştır. Ama kendisi Türk milletini düşürmeyi aklından geçirmesin. Andımızı fıtrat ve köküne uygun okumak isteyen varsa kendi bilir. Ancak Türk milletinin Andına kimse karışmasın, hiç kimse ortalığı karıştırmasın. PKK'lıyım, bölücüyüm, Kürdistan için çalışırım diyen varsa cezası bellidir, sonuçlarına katlanacaktır. Uyarıyorum, Sayın Bozdağ buna çok dikkat etsin." Demişti
Sonra ne oldu Bahçeli Andımızı da unuttu Bekir Bozdağ'ın sözlerini de gitti AKP'ye kapılandı, iktidarın minik ortağı oldu ve o da "dün dündür, bugün bugündür" ayarına geldi.
Bahçeli'yi bu ayara kim nasıl getirdi elbette ben bilemem ve lakin söylemem gerekir ki siyasetindeki U dönüşü gerçekten de dünya siyasi tarihinde çok ama çok ender görülebilecek bir olaydır.
Gelelim meselenin özüne; bu mesele artık sadece bir Can Atalay meselesi değildir! Mesele yargının bir kesimi ve iktidar eli ile anayasamızın alenen paspas yapılıp çiğnenmesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kesin kararına meydan okunması haline gelmiş bulunmaktadır!