Hizbullah lideri Nasrallah'ın "en güvenli" olduğunu düşündüğü bir sığınakta İsrail tarafından nokta atışıyla öldürülmesi bir devrin sonu anlamına geliyor. Suriye'de diktatörlüğe karşı isyan başladığı günden bu yana daha çok "halkın direnişini küçümsemek" için kullanılan "vekalet savaşı" söylemi artık miadını doldurdu.
Gerçekte bölgede bugüne kadar bir vekalet savaşı sürüyordu. Ancak bu savaşı sürdürenler Suriye, Irak ve Lübnan gibi ülkelerin halklarını İran rejimi adına zapturapt altına almaya çalışan İran'ın vekilleriydi. Bunların başında ise Hizbullah geliyordu. Örgüt İran'ın talimatıyla ayaklanmayı bastırmak için Suriye'nin şehirlerinde terör estirmekle yetinmemiş, Lübnan'a sığınan ve sayıları 1 milyona ulaşan Suriyeli mülteciler üzerinde de baskı unsuru olarak görev yapmıştı.
İsrail'in gözü dönmüş bir şekilde başlattığı saldırılar örgütün Lübnan'daki otoritesini yerle bir ettiği gibi, Suriye'den yaşanan göçü de tersine çevirmeyi başardı. Lübnan'da mülteci görmek istemeyen örgüt mensupları artık kendileri Suriye'de mülteci durumunda. Hizbullah kontrolündeki Güney Lübnan'dan Suriye'ye sığınan mültecilerin sayısı bir haftada 50 bini buldu. Bu sayı her gün katlanarak artıyor. İsrail'in kendisine karşı başlattığı saldırılara dişe dokunur bir karşılık veremeyen örgüt mensupları, Esat rejiminin kontrolündeki Humus'ta daha şimdiden Suriye halkına baskı uygulamaya başladılar.
Hizbullah mensupları İran'ın kendilerini terk ettiğini düşünüyorlar. Bu fikrin oluşmasında İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın önceki gün yaptığı açıklamanın etkisi de büyük. İran'ın yeni cumhurbaşkanı, ABD ve Avrupalı liderlerin İsmail Haniye'nin intikamını almamaları halinde kendilerine savaşı Lübnan'a yaymama ve ateşkes sözü verdiklerini söyleyerek yapılan pazarlığı da itiraf etmiş oldu. Devletler harim-i ismetine yapılan saldırının intikamını "düşmanlarının daha da ileriye gitmemesi" için alırlar. Gözdağı verenle oturup pazarlık edenler, yenilgiyi zaten baştan kabul etmiş değil midir
ABD'nin verdiği sözde duracağına İran'ın inanmış olması mümkün mü Elbette değil. Belli ki, İran kendini ateşin dışında tutarak rejimini güvence altına almayı hesapladı. Bedelini ise Hizbullah'a ödetti. İran'a güvenerek hareket eden Yemen'deki Husileri de aynı akıbet bekliyor. İran adına Yemen'deki halk devrimini yok eden mezhepçi örgüt şimdi sadece İsrail'in değil, ABD'nin de hedefinde.