Hamas'ın elindeki son İsrailli esiri de serbest bırakmasıyla Gazze Savaşı sona erdi. İsrail gibi 77 yıldır verdiği hiçbir sözde durmayan bir terör rejiminin bu anlaşmaya sadık kalacağına kimse ihtimal vermiyor. Fakat bu defa durum biraz farklı.
Çünkü ABD'nin yeni Ortadoğu politikasında İsrail'in saldırganlığına daha fazla yer yok. Arap-Yahudi Savaşı ABD'nin Körfez'deki çıkarlarıyla uyuşmuyor. Ayrıca tüm dünyada yükselen İsrail nefretinin Yahudi karşıtlığına evrilmesi ne ABD'nin ne de Siyonizm'in işine yarar. Bu yüzden ABD yönetimine göre acilen İsrail'in imajının düzeltilmesi ve bölgede ABD çıkarları için artık ciddi bir tehdide dönüşen İran rejimi ve desteklediği örgütlere odaklanılması gerekiyor.
Trump diğer ABD başkanlarından farklı olarak Irak ve Afganistan savaşlarında kurulan ABD-İran ittifakının yılanla yatağa girmek olduğunu ilk başkanlığı döneminde fark etmişti. Bu yüzden İran adına Irak ve Suriye'de terör faaliyetleri yürüten Kasım Süleymani'nin Bağdat Havalimanı'nda öldürülmesi emrini bizzat Trump vermişti.
Oysa ABD Ordusu Irak'ı işgal ettiği 2003 yılından itibaren işgal karşıtı Sünni direnişi bastırmak için İran yanlısı terör örgütlerini siyasi ve askeri açıdan destekliyordu. DEAŞ'ın Musul'u işgal ettiği dönemde dahi ABD askerleri Hamaney'e biatlı olan Haşdi Şabi Örgütü'yle müşterek çalışmıştı.
Fakat Gazze Savaşı'nın dolaylı bir sonucu olarak gerçekleşen Suriye Devrimi sonrasında ABD'nin bölgedeki politikalarında da ciddi bir değişim yaşandı. İran rejiminin Suriye üzerindeki 45 yıllık tahakkümünün Ahmet Şara önderliğindeki Sünni savaşçılar eliyle bitirilmesi bölgemizde yeni bir dönemin kapılarını araladı.
ABD'nin 11 Eylül'den beri İslam dünyasında "terörle savaş" adıyla sürdürdüğü "Sünni Arap ülkelerinin baskı altına alınması" politikası, İran'ın nüfuz alanının genişlemesine sebebiyet vermişti. Böylece Lübnan'da Hizbullah, Yemen'de Husi Örgütü büyürken Suriye İran'ın arka bahçesi haline gelmiş, Irak ise altın tepside Hamaney'e bırakılmıştı.
Trump'la birlikte değişen yeni ABD politikası, Sünni Arap dünyasına düşmanlığın azaltılması ve İran rejimine odaklanılması çerçevesine oturtulmuş durumda. Gazze'de yaşanan soykırım bu politikanın hayata geçirilmesinin önündeki en büyük engeldi. Eğer Gazze halkı soykırım karşısında teslim alınabilseydi, problem kendiliğinden çözülebilecekti. Ancak Netanyahu aldığı tüm desteğe rağmen bunu başaramadı. Bu yüzden Beyaz Saray'da azarlandı. ABD'ye göre Filistin meselesi bir süreliğine dahi olsa gündemden düşürülmeli.