Sarı çizmeler Saraçhane'ye

Yer yarılıp dünya başımıza yıkıldığında, koklamaya kıyamadıklarımızı enkazın altında beklediğimiz o çaresiz gecelerin sabahında tanıdık sarı çizmeleri. Devlet miydi gerçekten gelen Aylarca yanımızdan bir an olsun ayrılmadan derdimize derman olmak için koşturan Yer sofrasına erinmeden bizim gibi bağdaş kurup oturan. Unutmuştuk oysa devletin bu merhamet dolu sıcağını çoktan. Bu yüzden sevdik sarı çizmeleri biz.

Bir gün Soylu Bakan'ın ayağında gördük Ankara'yı sel vurduğunda. Diğer gün yer yarılıp Elazığ'ı, Malatya'yı naçar koyduğunda, İstanbul'un Murat'ının ayağında. Hayırlı bir evlat gibi Anadolu'yu kucaklayan o merhamet yüklü kollar bize bin yıllık devletimizi hediye ettiği için sevdik sarı çizmeleri.

CHP'nin tek parti devriyle sembolleşen o kara çizmeleri ise hiç sevmemiştik. Kendini milletin efendisi sanan memurlarının ayağındaki kara çizmeleri. Yediren, gözeten, koruyan, merhamet eden değil; insana tepeden bakan, elinde avucunda ne varsa alıp, Anadolu'nun küstahça üzerine çöken kara çizmeler.

Ayaktaki bu ceberrutun şekli değişti zamanla. Çizmeler rugan ayakkabıya döndü. Fakat ruhundan hiçbir şey kaybetmedi. O bazen acılarımızı bir fotoğraf karesinin dekoru yapıp Palandöken'de tatile gitti. Bazen Ankara'nın seli, İstanbul'un karı incitmesin diye nazenin ayakları pamuklara sarıldı. Lakin bir kez olsun yalandan da olsa öykünmedi sarı çizmelere.

Yarın Türkiye bu ikisinin arasında tercihte bulunacak.