Erdoğan neden "din tüccarlarının" hedefinde

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tartışmasız en büyük başarısı ülkemizde yüzyılı aşkın bir süre iktidar olan üniformalı vesayeti ortadan kaldırmasıdır. Bu gerçekten her yönüyle bir devrimdir. 1909'da II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesiyle başlayan "darbeler süreci", ancak 15 Temmuz 2016'da son buldu. Tam 107 yıl sonra.

Darbeciler yenildiler ama yok olmadılar. Saltanatlarını sürdürmelerini borçlu oldukları yapılar içinde yaşamaya devam ettiler. Bu konuda en verimli arazinin CHP'nin parti teşkilatları olduğunu düşünürseniz, yanılırsınız. Orası nihai noktadır. Darbecilerin beslendikleri asıl mecra çıkarcı, korkak, haris, takiyyeci, yalancı din tüccarlarıdır. Bunlar iftirayı meslek edinmişlerdir.

Darbecilerin asıl güç kaynağının bu kesimler olduğu iddiasını abartılı bulanlar olacaktır. Onlara ülkenin bugüne kadar yaşadığı en kanlı darbe girişiminin, ülkenin en güçlü ve en yaygın "dini cemaati" tarafından yapıldığı gerçeğini hatırlatmak isterim.

Bu dini görünümlü yıkıcı örgütler ve şahsiyetler daima Batı'nın bilerek ya da bilmeyerek figüranı oldular. II. Abdülhamid'i deviren kadro yayınlattıkları fetvada onun başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere çeşitli dini kitapları toplattırıp imha ettirdiğini öne sürmüşlerdi. Oysa bugün o imha edilen kitapların basım hatası olan mushaflar ve yanlış çevrilmiş hadis kitapları olduğunu ve sultanın aslında dini eserlerin tahrif edilmesini engellemek için özel bir gayret gösterdiğini biliyoruz. Fakat Ermeni bölücüler, Siyonist lobi ve maceraperest ittihatçıların el birliğiyle yaptığı kara propaganda tutmuş ve II. Abdülhamid Han devrildiğinde halk hiçbir itirazda bulunmamıştı.

Beş yıl gibi kısa bir zamanda ülkeyi savaşa sokarak devletin yıkılmasını sağlayan yapının Sadrazamlık makamına Türkiye İslamcılığının kurucularından Said Halim Paşa'yı getirmesi de bu tezgahın nasıl kurulduğunu göstermesi açısından manidardır.

Bugün yaşadıklarımızı bu tarihi deneyimden bağımsız olarak okuyamayız. Fatih Erbakan'ın hükümeti Gazze'yi harabeye çeviren İsrail savaş uçaklarına jet yakıtı vermek gibi korkunç bir suçlamayla itham etmesi bu çirkin operasyonun sadece bir kısmıdır. Çünkü "dini görünümlü yıpratma savaşı" bugün değil, Cumhurbaşkanı'nın Davos'ta siyonizme meydan okumasıyla başladı. O gün bürokrasiye nüfuz etmiş olan FETÖ'cüler kardeşleri Batıcı monşerlerle birlikte "Türkiye'nin yok olacağı" propagandasını yapmaya başladılar. Çünkü Pensilvanya'daki efendilerinin gözbebeği daima İsrail olmuştur.

Bugün Saadet ve Refah mensuplarının kol kola girdikleri Özgür Özel değildir ilk defa Hamas'ı terörizmle suçlayan. Bu karakter sefaletinde öncülüğü