Afganistan ve Pakistan arasında yaşanan çatışmalar bir barış anlaşmasıyla sona erdi. Asya'nın bu iki Müslüman ülkesinin yıllar sürecek ve herkesin kaybıyla sonuçlanacak büyük bir savaşa girme ihtimali herkesin yüreğini ağzına getirmişti.
Elbette Asya'nın ortasındaki en önemli askeri varlığını kaybeden ABD'yi ya da Pakistan'ın gücünü yitirmesini büyük bir iştahla bekleyen Hindistan'ı bu "herkes"in dışında tutmalı.
Bazı ülkeler savaştan beslenirken, bazıları ise barıştan güç alıyor. Bu durum aslında kimin güçlü bir medeniyet bilincine, kimin ise egemenlik alanını hoyratça ve vandallıkla büyütme arzusuna sahip olduğunun kanıtı.
Türkiye Katar'da sağlanan bu ateşkes anlaşmasında masada yerini alarak barıştan güç alan ülke olduğunu bir kez daha gösterdi. MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın bizzat yürüttüğü müzakereler sonunda iki ülke arasındaki kadim sorun daha fazla kan dökülmeden "şimdilik" çözülmüş oldu. Kalıcı ateşkesin tam bir barış anlaşmasına dönüşmesi için taraflar bundan sonraki toplantılarını İstanbul'da yapacaklar.
Türkiye'nin savaşın değil, barışın konuşulduğu masaların kurucusu haline gelmesi memnuniyet verici. Çünkü elde ettiği bu gücü barıştan değil, savaştan yana da kullanabilirdi. Silah üreten ülkeler öyle yapıyor çünkü. Savaştan besleniyorlar.
Oysa dünyanın sayılı SİHA üreticilerinden birisi haline gelen Türkiye'nin silah sattığı her ülke giderek istikrara kavuşuyor. Caydırıcılığı barışın tesisi için kullanmak bir medeniyet çizgisidir. Barbarlar bu çizgiyi anlamayabilirler.
Afganistan ve Pakistan arasındaki sınır sorunu her iki ülkenin mevcut yönetimlerinden çok daha eski bir anlaşmazlık. Pakistan 1947'de İngiltere'den bağımsızlığını kazandığında federal bir cumhuriyet olarak kuruldu. 60'dan fazla dilin konuşulduğu ülkenin Afganistan sınırında