Bugün biraz hüznü yazmak, biraz da içimi döküp unuttuğumuz hayat gerçeğini kaleme döküp duygulara tercüman olmak istedim. Hayat ne garip değil mi Her gün beraber olduğun, konuştuğun, çalıştığın hatta evine kahvaltıya beklediğin yada birlikte plan yaptığın bir dostunu dakikalar içinde kaybediyorsun.
Bende sevdiğim, gönlü güzellikle çarpan bir ablamı, bir Doktor hocamızı Yonca Senem Akdeniz ablamı daha Pazartesi günü henüz 45 yaşında sonsuzluk iklimine yolcu ettik. Bunları yazmak çok zor tabi. Hatta yazarken de gözlerim doluyor. Lakin ilahi takdir diyor susuyoruz.
Çok sevdiğim Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin önceki yıllardaki Başhekimi Prof.Dr.İbrahim İkizceli ve Dr.Ali Murat Duman abim sayesinde yıllar önce tanımıştım Yonca hocamı. İbrahim hocamında asistanı ve Cerrahpaşa'nın da en sevimli doktorlarından biri olmakla birlikte herkese tebessüm ettirip moral olan, çok hayat dolu, hastalarına ve öğrencilerine iyi davranan, hayvanları çok seven, onları besleyip üşememesi için çalışan, herkese şakayla takılan bazen çocuklar gibi şımarır İbrahim hocamı çok kızdırır ama hocamı da çok severdi. Ve tabi hocamda onu. Tabi Murat abime de çok takılır her defasında ona takılarak bizi güldürmesini bilirdi. İnsan birini çok severse, o da onun sevdiğini severmiş. Biz seni çok sevdik Yonca abla. En son ben hayatımda ilk defa kapalı MR'a ve Tomografiye girecektim. Tabii çekiniyorum kaçmaya bahane ararken; ''Napıyorsun sen deli misin ben 2-3 ay sıra bulamıyorum sana sıra gelmiş hemen giriyorsun'' diye devam eden o güzel konuşmasıyla beni ikna etmişti. Seni seven acil ekibi senin için o kadar gözyaşı döktü ki Mustafa Şahin abimi, Sevil Kuşku Kıyak hocamı, Serap Biberoğlu hocamı, Seda Özkan hocamı, Ömer abiyi ve ismini bilmediğim tüm ekibi paramparça etti gidişin. Seni hiç unutmayacağız Yonca abla Rabbimin rahmeti seni kuşatsın inşallah.