Ruandayı geçtik, sırada Uganda var!

Lesotho diye bir ülke duydunuz mu hiç Afrika kıtasının güneyinde yer alan bir ülke... Başkenti Maseru... Yaklaşık 2 milyon 100 bin kişi civarında bir nüfusu var.

Hah işte bizim kredi notumuzu onunla aynı seviyeye indirmişti kredi ve derecelendirme şirketi Fitch...

Fitch'e göre ha Türkiye'ye borç vermişsin, ha Lesotho'ya şeklindeydi... Yatırımlar aynı riski taşıyor anlamını taşıyordu... Türkiye ne kadar dünya lideriyse ekonomide, Lesotho da hemen yanındaydı...

Kredi derecelendirme kuruluşları halkın refahı ve gelir dağılımı, milletin insani ihtiyaçlarına falan bakmaz. İlgilendiği tek konu ödeme kabiliyetindir borcunu...

Faizler artırıldı, döviz kurları patladı. Vergileri katladı, çalışana cücük gibi zam yapıldı. Millet süründükçe devletin borç ödeme kapasitesi arttı. Bu da Türkiye'nin kredi notuna
olumlu yansıdı.

Ekonomimiz, Fitch'in gözünde o kadar parladı ki, kredi notumuz yükseltildi ve Ruanda seviyesine terfi ettik. Uluslararası finans arenasında Ruanda ile omuz omuza bir mücadele içerisindeyiz.

Ruanda seviyesine ulaşmanın gururunu yaşarken, bir üst grupta olan Uganda hayalleri kurmanın da zamanı geldi. Nitekim, durmak yok. Cari açık azalırsa Uganda seviyesine bile çıkma ihtimalimiz var.

Halen bize layık görülen kredi notunun Türkçe meali; yatırım yapılamaz, son derece spekülatif ve tehlikeli, kredi riskleri çok yüksek, battı batacak yakında yan yatacak ülke anlamında...

Yine Fitch aralarında en iyisi... Daha da dibe indirmişti diğerleri... Kim Moody's ve SP adlı dış mihrak odakları... Henüz çıtları çıkmadı.

Zira kendileri ile ilgilenmediğimizi defalarca söylemişlerdi.

"Fitch" adlı kuruluşa "piç" diyen, SP adlı kuruluşa "Türkiye ile senin ne alakan var Türkiye senin şu anda zaten üyen falan değil... Bizim seninle alakamız yok!" diyerek sert çıkan yine mevcut iktidar mensupları değil miydi

Erdoğan'ın "Benim için bu bir final, bu seçim benim son seçimim..." demesinin ardından Fitch'in Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesi manidar değil mi

Paralar emekli yerine köprüye...

Erdoğan ekonomist olduğu için hesabı ondan daha iyi bilecek halimiz yok.

"Cebimizden 5 kuruş çıkmayacak" diyerek 2 yıl önce açılışını yaptığı ve günlük 45 bin, yıllık 16 milyon 425 bin araç geçişi garantisi verilen Çanakkale Köprüsü'nden bugüne kadar 6.2 milyon araç geçti, yandaş müteahhide ekstradan 11.7 milyar lira ödendi...

Para kimin cebinden çıktı Erdoğan bir zahmet bunu da açıklamalı.

Yüklenici firma köprüyü anlaşma gereği 12 yıl boyunca işletecek. Sadece 4 yıl sonunda köprünün maliyeti karşılanacak.

Zira devlet katında, hesaplamalarda bunlar borç olarak görünmüyor. Zaten bu yüzden tercih ediliyor. Kredi kartına 12 yıl taksit gibi... Oysa bildiğin borç...

Projelere karşı çıkan yok. İtiraz edilen konu ihale ediliş şekli... Aklı başında hesap bilen kimsenin imzalamayacağı yap-işlet-devret modeli...

'Yap-işlet-devret'te ana fikir finansmanın ve proje riskinin yüklenicide kalmasıdır. Bizim modelde risk yok, para devlet garantisinde, faturanın yükü milletin cebinde...

Anlıyor musunuz neden emeklinin zam alamadığını sefaletin kıyısında yüzdüğü halde...

Ahmet Akın sahnede Balıkesir ayakta