Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli

Cumhuriyet bir kavram olarak güzel, değerli ve umut verici... Ama içi boşaltılınca, o ışıltısından eser kalmıyor. Peki biz bu Cumhuriyet'i nasıl kurduk

"Ordumuz ne kadar büyük zaferler kazanırsa kazansın, bunlar ekonomik zaferlerle tamamlanmadıkça eksik kalır" diyen bir öngörüyle başladık ve başardık.

Hadi gel gör de takdir etme! Var mı böylesi tarihte

Gazi Mustafa Kemal, 17 Şubat 1923 tarihinde, daha Lozan Antlaşması imzalanmadan önce, yeni kurulacak devletin iktisat politikalarının niteliğini belirlemek amacındaydı...

Cumhuriyet'i kurmadan İzmir İktisat Kongresi yapıldı. Atılacak ekonomik adımlar tek tek kararlaştırıldı.

Savaştan çıkmış, hiçbir birikimi kalmamış, tasarrufu olmayan genç Türkiye, hiç borç almadan üstüne üstlük Osmanlı'dan kalma borçları da ödeyerek ve sadece kendi kaynaklarını kullanarak kalkınmayı başardı.

O dönemin şartlarında bu mucizeden de öte bir gelişmeydi.

Çok açık değil mi söylediği "Dünyada her şey için, uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir... İlim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır."

Nitekim "Cumhuriyet tarihinde yapılmayanları yaptık" diyenlerin, "Ulemaya soralım" diyerek başlayıp "Nas ortada dururken sana, bana ne oluyor" diye devam ettirdiği ekolün Türkiye Cumhuriyeti'ni getirdiği nokta, tarihimizin en acıklı manzaralarından biridir.