Bitliste bar açma hayalim!

Çok ender giderim davetlere... Sıkılıyorum diyeyim ben size... Bu sefer öyle olmadı. Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren arayıp Bitlis'e davet edince ikinci kere söyletmedim bile... Niye Bitlis, Türkiye'nin en fakir 3'üncü şehri... Mutlaka görmeliydim kendisini... Gittim, gördüm umutlandım ama üzüldüm...

Şöyle anlatmaya çalışayım, Eren Holding olmasa şehir açık ara son sırada yer alırdı ama şirket 600-700 milyon dolar civarı para harcamış buraya... Aile Bitlisli olunca tam deyimiyle babasının hayrına...

Bir iplik fabrikası kurmuşlar dünyanın en baba iplik tedarikçisi Çinli Salud Style'a parmak ısırtırlar. Ucu bucağı görünmüyor. İyi güzel de navlun maliyeti kârın ciddi bir kısmını götürüyor.

Bitlis'te ne hammadde ne de pazar var. Türkiye'de yetiştirilen pamuk yetmiyor. Haliyle Brezilya'dan, Amerika'dan, Çin'den ithal ettiğin pamuğu Bitlis'e taşı... Orada üretim yapıp İstanbul'a yolla... Enteresan geldi bana...

Oradayken Kiler Holding'in de iplik fabrikasının açılışı vardı. Bakın o da babasının hayrına yaptı. Bitlisli olmayıp da Bitlis'e yatırım yapan olmayınca, devlet de sadece yol ve saray yapımıyla uğraşınca yazık oluyor koca coğrafyaya...

Sahi tüm dertleri para kazanmak olsa ne işleri var orada Mısır'a gider burada ürettiğinin yarısına maliyetle hem de bütün pazarlara yakınlığıyla, ülkenin uluslararası anlaşma avantajlarıyla koy parayı kasaya...

Suçlayamazsın gideni ama burada kalan dibine kadar övgüyü hak etti.

Daha da ilginci üniversite kurup devlete bağışlamışlar. Oysa vakıf üniversitesi statüsünde olsa tatlı tatlı para toplayacaklar. Üniversitede yaklaşık 500 kişilik akademik kadronun eğittiği 14.800 kişilik öğrenci var.

Fırsata bak! O kadar öğrenci olunca kur üniversitenin yakınına bir bar, canlı müzik çal, paranın altında kal. Ufak bir pürüz söz konusu, ertesi gün taşa tutarlar. Barındırmazlar!

Ne yazık ki, bu kadar öğrenci mezun olduğunda, kaç tanesi kalır ki Bitlis'te İşin en hüzünlü yanı da bu; neredeyse hiçbiri... Nitekim burada, gençlerin hayallerini yeşertecek fırsatlar yok. Sadece birkaç cesur yatırımcının gayretiyle döner mi bu çark Zor... Bir fidan dikildi, kök salıp dallanması için çok daha fazlası gerekli... En içten dileğim Bitlis'in makus talihini yenmesi...

Tarımın en büyük sorunu; başörtüsü!

Geçen hafta bildiğiniz seferiydim. Çanakkale'ye de gittim. Şöyle söyleyeyim, tarlaların durumu çok fena... Eskiden kafam kadar olan ayçiçekler avucumdan büyük değiller... Nedenini sordum, gübre atamadık dediler. Yağış da yetersiz kalınca güdük kalmış ürünler...

Nitekim Tarım ve Orman Bakanı katıldığı bir televizyon programında "Eski Türkiye'de başörtülü anneler çocuğunun okuduğu okulun bahçesine giremiyordu" diyerek ülkenin ziraatine ilişkin çok önemli bir açıklama yaptı!

Sahi kendi konumuyla yaptığı açıklamanın ne alakası vardı Çiftçinin bırak anasını, tarlasında kendi kendine ağlarken ben gördüm, bakan bey bugüne kadar ne işe yaradı Mümkün değil ki ülkeye faydasının olması... Şöyle anlatayım; Marshall Boya'da iş hayatına başladı. O günlerden kalma alışkanlık olsa gerek ülke tarımını laciverte boyadı.