Yine bir 15 Temmuz
"90'lı yılların başından itibaren Güvenlik Kurulu (MGK) raporlarında 'İç Tehditler' bölümünün 2 alt başlığı vardı. Biri 'Bölücü Terör', ikincisi de 'İrticai Faaliyetler'. Bölücü terör, PKK'ydı. İrticai Faaliyetler başlığının altındaysa tarikat ve cemaatler bulunurdu. Bu listenin ilk sırasında hep 'Gülen Cemaati' yer alırdı. Devletin istihbarat ve güvenlik birimlerinin raporlarında, bu cemaatin; bir yandan dünya genelinde eğitim faaliyetleri yürüttüğü, yurt içindeyse başta TSK ve Emniyet Teşkilatı olmak üzere sistematik olarak devlet kadrolarına sızdığı, nihai hedefinin de Cumhuriyet rejimini yıkmak ve Türkiye'yi dini esaslarla yönetilen bir ülkeye dönüştürmek olduğu yönündeki değerlendirmeler yer alırdı. Fetullah Gülen Cemaati'nin TSK ve Emniyet'in hiyerarşik yapısını bozduğu belirtilir, cemaat üyelerinin devlet kadrolarına sızması, 'devletin temellerine dinamit koyulması' olarak adlandırılır, Gülen'in İran benzeri bir rejim hayal ettiğinden bahsedilirdi o raporlarda. O dönemin raporlarındaki bilgiler, değerlendirmeler sonradan sadece kağıt üzerinde kaldı. Cemaat değil sızmak, devleti neredeyse ele geçirme noktasına geldi ve nihayet bu ülke 15 Temmuz'u yaşadı. Tarikat ve cemaatler bu ülkenin sosyolojik gerçekliği. Bu doğru. Ama devleti yönetenler (ve herkes, hepimiz) on yıllar sonra başka örgütlerin yeni 15 Temmuzlara sebebiyet vermesinin önüne geçecek bilinç ve anlayışla hareket etmeli(yiz). Dini hassasiyetlerin istismar edilmesine bir daha izin verilmemeli bu ülkede. 15 Temmuz çok acı bir tecrübeydi. Türkiye büyük bedeller ödedi 6 yıl önce bugün. Hepimiz dersimizi almış olmalıyız. O gün FETÖ'ydü; yarın METÖ, 10 sene sonra KETÖ, 20 yıl sonra ZETÖ'lerle uğraşmamalıyız. 15 Temmuz şehitlerinin ruhlarının huzur bulması, bizim bunu başarabilmemize bağlı. Ruhları şad olsun."
Haberin DevamıBuraya kadar okuduklarınız, bu köşede tam üç sene evvel bugün yani 15 Temmuz 2016'nın altıncı yıl dönümünde yer alan yazımdan bir bölümdü. Şimdi okuyacaklarınız da 15 Temmuz 2017, yani o meşum iki günün seneidevriyesindeki yazımdan. O dönem yayında olan VATAN gazetesinde şunları yazmışım: "15 Temmuz 2021'de, yani o 'karanlık' gecenin ve aydınlanmak bilmeyen ertesi sabahının beşinci yıl dönümünde neler konuşuyor, neler yazıyor olacağımız çok önemli. Ya da 15 Temmuz 2026'da. Kanlı darbe girişiminin 10'uncu seneidevriyesinde... (...) Geçen bir yılın tecrübesiyle, beşinci, onuncu yıl dönümlerine bakmak, o günleri öngörmek gerekiyor. 15 Temmuz 2021 geldiğinde, geriye dönüp 'Üzerinden beş yıl geçti ama FETÖ'nün devlete sızmış kadrolarından hâlâ bir bölümü tespit edilememiş olabilir' denecek mi mesela" (Değil 2021, bugün hâlâ bu durum yaşanıyor.)