Tahammülümüz kalmamıştır
Geçen sene bir tişört almıştım. Düz beyaz. Önünde siyah harflerle sadece şu iki kelime yazıyor: "Tahammülümüz Kalmamıştır."
Sık sık giyiyorum bu tişörtü. Görenler önce gülümsüyor. Sonra ister istemez düşünüyor. Neye, nelere, kimlere tahammüllerinin kalmadığını düşünüyor insanlar. Benim de bir listem var. Artık duymaya, görmeye, şahit ya da muhatap olmaya tahammül edemediklerimin listesi.
Şöyle
Herhangi bir konuda, gözümün içine baka baka yalan söyleyenlere,
Sahtekârlığı marifet sananlara,
İrlandalı yazar Sally Rooney'nin 'çağımızın özeti' olarak ifade ettiği "Psikolog gibi konuşup akıl hastası gibi davrananlar"a,
Aklımla dalga geçenlere,
Empati yoksunlarına,
Özbakım kavramından nasibini almamış olanlara,
Başarı, mevki, makam, para ya da önemsediği ne ise onu kazanmak için her yolu mübah sayanlara,
Ev sahibini bastıran yavuz hırsızlara,
Her şeyi bildiğini, hatta her şeyi sadece kendisinin bildiğini zannedenlere,
Kendi doğrularını sürekli karşısındakilere dayatırken, başkalarının doğrularını yok sayanlara,
'Doğru'ların kişilere göre değişebileceğini ancak 'gerçek'in tek olduğunun farkında olmayanlara,
Asansör ya da toplu taşıma araçlarına, içeridekilerin inmesini beklemeden binmeye çalışanlara,
Asansör demişken Asansörün, sadece gideceği yönü gösteren düğmesine basmayı bilmeyen, bunu bir türlü öğrenemeyenlere,
Cesur cahillere,
Kadın ve çocuk taciz, tecavüz ve cinayetlerine,
Her konuya sadece kendi işine geldiği gibi bakıp her şeyi sadece kendine hak görenlere,
Hayatı 'çifte standart' olanlara,
Sadece kendi medyasını ve kendi yargısını isteyenlere,
Atatürk ile derdi olanlara,
Her cümleye "Ben" diye başlayan, kendini fazla önemseyen, hatta dünya kendi etrafında dönüyormuş gibi davrananlara,
Az çalışıp çok kazanmak isteyenlere,