Önceki hafta, 26 Temmuz Cumartesi günü, Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu toplantısında; eski başkan Aziz Yıldırım'ın kulübün asbaşkanı Hamdi Akın'a yönelik tavrını, üslubunu ve sarf ettiği sözleri takip etmişsinizdir. Bir Beşiktaşlı olarak en önemli iki rakibimden birinin iç karışıklığından medet ummam. Aksine kendi camiam gibi rakiplerimin de kaliteli ve saygın olmasını isterim.
Hamdi Akın'ı yaklaşık 25 yıldır tanırım. İş dünyasının acımasız rekabetinin içinde üslubunu ve kalitesini korumayı başaran az sayıda iş insanından biridir. Gönül verdiği kulüpte yöneticilik yaptığı dönemlerde de hep soft power (sakin güç) kimliğiyle izledim onu. Akın, eylül ayı itibariyle Fenerbahçe yönetiminden ayrılacağını Aziz Yıldırım vakasından önce açıklamıştı. Dolayısıyla görevi bırakma kararı o olaydan kaynaklı değil ama onun da küstüğünden (daha doğrusu küstürüldüğünden) eminim. Bu konuda konuşmadık ama tanıdığım Hamdi Akın o gün, o salonda Aziz Yıldırım'a iki nedenle aynı sertlikte cevap vermemiştir:
Haberin DevamıBirincisi öyle bir üslubu kendine yakıştırmaz; ikincisi de 'Efsane Başkan' olarak anılan Yıldırım ile yaşayacağı - o tarzda - bir tartışma sadece kendi imajına değil, kuruma yani Fenerbahçe'ye de zarar verir diye düşünmüştür. Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Naçizane düşüncem odur ki, özellikle 3 Temmuz sürecindeki duruşuyla, bahsettiğim o 'efsane'lik sıfatını kazanan Aziz Yıldırım bunla yetinmez ve mevcut agresiflik seviyesini devam ettirirse, bir süre sonra öyle anılmamak gibi bir riskle karşı karşıya. Üzgünüm ama gördüğüm budur.
Özeldeki Fenerbahçe örneğinden, dönelim genele... Sadece spor kulüpleri değil, dernek, vakıf, meslek örgütleri, Sivil Toplum Kuruluşları'nda (STK) da tablo aynı bizde. Her alanda, her sektörde dert hep aynı. Yaptığım, yaşadığım için biliyorum; bu tür gönüllülük esasına dayalı faaliyetlerde yer alanlar, maddi manevi özveride bulunurlar. Dışarıdan bakıldığında popülarite ve güç sahipliği bağlamında yapılan genelgeçer değerlendirmeler gerçeği yansıtmıyor yani. Yönetimlerdeki kişiler (tabii görevini layıkıyla ve tamamen tek taraflı yapanlar için söylüyorum) iş ve aile yaşamlarını bile ikinci plana atmak zorunda kalır çoğunlukla. Hem zaman hem para harcarlar bu gönüllü hizmetleri boyunca. "Zorla mı yaptırıyoruz, şikayet edeceklerse hiç girmesinler kardeşim bu işlere" türünden kolaycı, ucuz yaklaşımları ciddiye almıyorum. Bunu söyleyenlerin hangisi, nerede, nasıl bir sorumluluk almış ya da alıyor; bir bakın bakalım.

47