8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ydü cumartesi. Her sene olduğu gibi yaşadık 8 Mart'ı. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü'ye sordum, Türkiye'nin 8 Martını ve Türkiye'nin kadınlarını. Güllü, geçen ayın bilançosuyla başladı durumu anlatmaya: "28 günlük şubat ayında 25 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Bu cinayetlerin yüzde 64'ü kadınların kendi evlerinde işlendi." Sonra da şu noktaların altını çizerek yanıtladı sorularımı.
DURUM VAHİM
Yıllardır liste başını bırakmayan kadın cinayetleri çok can yakmaya devam ediyor ve artık vahşet boyutunu aşan bir durumda. Kılıçla baş kesmeye vardı katliamlar. Sokakta hiç tanımadığı bir kadına yumruk atıp burnunu kıranı gördük.
Haberin Devamı2024 yılını 421 kadın cinayeti ve şüpheli ölüm ile kapatmıştık. 2025 yılına da aynı şekilde, hızlı başladık desem yeridir. Ocakta 38, şubatta 26 kadın cinayeti ve şüpheli ölüm var. Daha iki ayda 64 kadın katledildi.
Liste başındaki cinayetlerin yanında taciz, tecavüz ve istismar da çok yaygın. Mahkemelerde kravat takmak, saygın duruş indirimi gibi cezasızlıklar bu insanları daha da cesaretlendiriyor ve bu vakalar da hayatımızın risklerinden.
İkinci sırada 'kadın yoksulluğu' kavramı var. Erken yaş evliliği yaptığı için işe girmemiş, istihdamda olmamış, erkek eline bakan kadınlar var. Ya da istihdamda güvencesiz işlerde çalışan kadınlar. Bu grup, tek maaşla evi geçindiren erkeğin, sorunlarla baş edemediğindeki hedef tahtası oluyor.
Yoksulluk girdabındaki kadın önce çocukları için çabalıyor. Bu mücadelede, erken ve zorla evlendirilmesinden eğitimsizliğe, işsizlikten hâlâ süren geleneksel bakış açısı kaynaklı dışlanma ve aşağılanmanın zorlaştırıcı etkilerini de göz ardı etmemek gerek. Bunlar hep kadını güçsüzleştiren nedenler.