Optik, sıfat olarak "görme ile ilgili olan" anlamına geliyor. Bütün optik kurallar ise birkaç temel fizik yasasına bağlı; yansıma ve kırılma. Günümüz Müslümanlarının ahvalini anlatmak için bu iki temel fizik yasası üzerine inşa edilecek eğretilemenin ne kadar yerinde kullanıldığı elbette tartışılabilir. Fakat hiçbir tartışma, mevcut durumumuzun üzerini örtebilecek büyüklükte ve şiddette olamaz.
Optiğin temel kurallarından olan yansıma, ışık ya da seslerin yansıtma yeteneği olan bir yüzeye çarparak yön değiştirmesi ya da geri dönmesini ifade ediyor. Şimdi bu tanıma farklı bir veçheden bakalım; Müslüman için yansıma: Işık (nur) ve seslerin (Kuran ve sünnet) yansıtma yeteneği olan bir yüzeye (eşref-i mahlûkat olan insana) çarparak (özümsenerek, hayata tatbik edilerek) yön değiştirmesi (başka bir insanı etkileyecek şekilde yansıması) anlamına geliyor.
Demek ki Müslüman, kaynağını naslardan (kitap ve sünnet) alan bir hayat ve inanç biçiminin -İslam'ın- uygulayıcısı ve aynı zamanda iyi bir yansıtıcısı olmak zorunda. Efendimiz aleyhisselatü vesselam, temelini Kur'an'ın oluşturduğu bir ahlak nizamının yansıtıcısıydı. Onun tebliğ metodunda alınan ilahi emirler, derhal ve bizatihi hayata tatbik ediliyordu: Efendimiz (sav) "yaşayan Kur'an'dı". Bu nedenle söylediği her şey Müslüman-kâfir ayırt etmeden herkes nezdinde oldukça tesirliydi. Gördüğümüz en büyük yansıma, Efendimizdi.
Müslümanların yansıtma gaye ve kabiliyeti azaldıkça hakikati görme yetileri ile birlikte İslam'ın görünürlüğü de azalmaya başladı. Rasim Özdenören; "İçinizdeki İslam'ı gösterin. Çünkü İslam sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, İslam açık. İman kalptedir, İslam zahirde." der. İşte bunun için Müslümanın yansımaya/yansıtıcı olmaya tıpkı nefes gibi ihtiyacı var. Çünkü insan, yaratılışı gereği kendisini cezbedene temayül eder. Hz. Âdem'den beridir, bu böyledir.
Kırılma ise bir ışının, saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama geçerken yönünü değiştirmesini ifade ediyor. Müslüman için kırılma; Secde suresinde geçen "Ve ruhundan ona üflemiştir." ayeti kerimesi ile yakından ilişkilidir. Bezm-i Elest'te Allah'ın nurunu, dünyadaki bedenine yansıtacağına söz veren insanın, saydam bir ortam olan dünyaya geçtiğinde yönünü değiştirmesini yani Allah'ın nurunun değil de dünyanın yansıtıcısı olmasını ifade ediyor.