Bizi füzeyle vurdular!
"Bizi füzeyle vurdular!" Bu ifade bana ait değil, Gazze'li bir çocuğun Tüm yakınlarını kaybettiği bir İsrail terörü sonrasında küçük bir çocuğun dudaklarından çıkan ama dünyanın büyük büyük insanlarına ders veren, çarpıcı bir cümle ve devamı da var:
-"Ben bir çocuğum ve kolum savaşta koptu.
-Bizi füzeyle vurdular, ayaklarıma geldi.
-Dünyadaki tüm çocuklar gibi koşmak istiyorum"
Masum çocukların boylarından kat be kat fazla büyüklükte füzelerle şehit edilmesi, bu çağın insanına utanç olarak sonsuza kadar yetecek elbette. Fakat füzeler sadece çocukların narin bedenlerini yok etmiyor: aynı zamanda ruhumuzu, değerlerimizi, yaşama gayemizi de yok ediyor.
Batı'nın yüzyıllar boyunca oluşturmaya çalıştığı hâkim paradigmalar, füze ile yok edilenler arasında en cihanşümul olanı. Bu nedenle artık demokrasi, özgürlük; insan, çocuk ve kadın hakları gibi kavramları kimsenin ağzına alamadığı bir çağın tanıklarıyız. Anneler günü, babalar günü, dünya çocuk hakları günü gibi özel günler artık insanlık için hiçbir şey ifade etmiyor.
Doğu'nun kabahati ise daha büyük çünkü İslam'dan beslenen ve Batı'nın hâkim paradigmalarının temellerini oluşturan kültür ve medeniyet dinamiklerini unuttu. Bu unutkanlık, doğu insanını hiç olmadığı kadar dünyevileştirdi: Batı'nın kendisine "gel gel" yaparak sunduğu seküler hayat tarzı içselleştirildi ve insan düşmeye başladı. Yeniden kalkabilirdi fakat "tam düşecekken tutunduğum tuğlayı, kendime rab bellemeyeceğim." diyecek iradeyi göster(e)medi.
Füzeler, utanma duygumuzu da yok etti: Açık büfe yaşadığımız hayatımızda, bir avuç unu cebine doldurmaya çalışan ve sonra vurulup şehit olan babanın haberini izleyip geçebiliyor; Gazze'li çocukların yalvarışları ve yakarışlarının ardından sosyal medyada komik videolar izleyebiliyoruz. Akıştayız fakat ruhumuzun donduğunun farkında değiliz.
Füzeler öyle etkili ki anne-babamızdan miras olarak, bedel ödemeden edindiğimiz dini hassasiyetlerimizi de yok etti. Dilimizde şükür yok. Var olan nimetlerden ve başkalarının hayallerini süsleyen hayatımızdan sürekli şikâyet halindeyiz. Beğenmiyoruz, eleştiriyoruz daha fazlasını istiyor ve doymuyoruz. Dünyada yaşanan hiçbir trajedi, bizi konfor alanımızdan uzaklaştıramıyor. Müslüman derdiyle dertlenemiyoruz. Elbette Allah'ın rahmetinden umut kesilmez fakat bir ihtimal ki bu bereket vesilesi de üzerimizden kaldırılmış. Bu nedenle işimiz zor fakat düşman da işi şansa bırakmıyor. Binlerce kilometre öteden gelen sığınak delici bombalar, tek sığınağımız olan kardeşliğimizi de yok ediyor.