TUSAŞ'a Terör Saldırısı Sonrasında Hizipleşen PKK
Türk savunma sanayiinin en değerlisi TUSAŞ'a 23 Ekim'de gerçekleştirilen saldırı zamanlama, hedef seçimi ve saldırı yöntemi bağlamında sıkça incelendi. Ancak bu saldırı yeni bir siyasi angajmana denk gelmesi yanında PKK içindeki çelişkiler açısından dikkat çekici.
PKK'nın silahlı kanadı HPG tarafından uzun bir basın açıklamasıyla saldırının üstlenilmiş olması şaşırtıcı değil. Ancak PKK'nın saldırıdan habersizmiş gibi bir tavır alması ilginç. Örgütün kendini aklamaya çalıştığı açık. HPG'nin "fedai" türü bir eylem olarak nitelendirdiği TUSAŞ saldırısı, yapılan basın açıklamasıyla Kandil'in elini rahatlatmak için yapıldığı anlaşılıyor. Örgüt muhtemelen Öcalan ile karşıtlaşan süreci yönetemediğini anladı ve esneklik kazanmak derdinde. Böyle bir girişimin arka planını görmek ve örgütün hesabını anlamak gerekiyor. İnceleyelim!
Devlet Bahçeli'nin beklenmedik bir şekilde Meclis'te DEM'lilerin elini sıkması ve MHP Grup toplantısındaki çağrısı ile siyaset ivme kazanmıştı. DEM'in de olumlu sinyaller vermesiyle ısınan ortam yeni bir süreci gündeme soktu. TUSAŞ'a terör saldırısıyla bu gelişmeler bir anda sorgulanır hale geldi. Ancak dikkat çekici olan husus, saldırı ile aynı zaman diliminde terörist Karayılan'ın sosyal medyaya servis edilen video mesajı oldu.
Karayılan açık bir dille "pratiği" kendilerinin yönettiğini söyleyerek Öcalan'a isyan etti, DEM'e ise ders verdi. Yıllardır "çözüm İmralı'da" iddiası seslendirilirken Karayılan bir anda "çözüm Kandil'de" mesajını verdi. DEM ise ilk defa PKK'nın bir terör saldırısını kınadı. Dördüncü kulvarda yol alan Demirtaş da "Barış isteyenlerin sesinin, kimden gelirse gelsin bu defa bastırılmasına asla izin vermeyeceğiz" açıklamasıyla Kandil'e mesaj verdi. Öcalan'ın 24 Ekim'de akraba ziyaretinde sarf ettiği "bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim" mesajı ise Kandil'i "dövmek" şeklinde görülebilir.
Bütün bu gelişmeler ne ifade ediyor
Öncelikle beş parçaya bölünmüş bir yapı dikkat çekiyor: Kandil, İmralı, DEM, Demirtaş ve Suriye kuzeydoğusu.
Kandil artık Öcalan'ın liderliğini sembolik düzeye çekmiş durumda. Kitlelere kendi otoritesini hatırlatıyor. Kandil'de mutlu mesut yaşayan "liderlik", diğer tüm kutupları kendine tabi hale getirme niyetinde. Öte yandan "serhildan-halk başkaldırısını" 46 yıldan bu yana başaramayan Kandil kendinden de emin değil. HPG'nin 25 Ekim açıklaması belki de bu nedenle Kandil'in elini rahatlatma amacında.
Öcalan, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olmasına rağmen örgütün ipini elinde tuttuğunu düşünüyor. Sahadan kopmuş olmasına rağmen çok sevdiği Michel Foucault'nun "dikte edilen bilgi ve cinsiyetçi güç" önermesinin etkisi altında. Pratikte olmasa da örgütün ideolojisini kurgulamış olma imtiyazını "dikte ve güç" ekseninde hatırlatıyor. Bu nedenle Karayılan'ın söyleminde yer alan "teori ve pratik" kavramlarını özellikle seslendirip Kandil'e parmak gösteriyor.
DEM bu iki kutup arasında kalmış olmanın burukluğuyla saldırıyı basın açıklamasıyla kınarken bir yandan TBMM'nin tezkeresinde çekimser kaldı diğer taraftan "ne yapmak lazım" derdine düştü. Kolay değil. Yıllarca biat edilen bir liderle silahın gölgesi arasında kalmak zor. Bu nedenle bir taraftan siyasi bir kanalı diğer taraftan Kandil'in ihtiraslarını dengelemek gerekiyor. Demirtaş da cabası.
Demirtaş, örgütün siyasi uzantısına "liderlik" etmek arzusunda ve muhtemelen taban desteğine sahip olduğunu düşünüyor. Öcalan'a alternatif olma hayalinden mahrum Demirtaş tahliye olmak önceliğiyle birlikte diğerlerinden "geride kalmamak" arzusunda olabilir.