Türkiye'den kazananla, kazandıran arasındaki fark!
MURAT ALAN
Türkiye'nin ekonomik tartışmalarında sıkça karşılaştığımız bir ikilem var: Kazanılan para nerede harcanmalı, nerede yatırılmalı Bir yanda ülkenin kaynaklarıyla büyüyen holdingler ve aile şirketleri, diğer yanda ihracatla kazanan ve bu kazancı yurt içinde teknolojiye, gençliğe yatıran girişimciler. Son dönemde sosyal medyada dolaşan bir paylaşım bu karşılaştırmayı keskin bir şekilde ortaya koyuyor: Ali Sabancı ve Esas Holding'in yurt dışı odaklı yatırımları ile Baykar ve Bayraktar kardeşlerin yurt içine dönük vizyonu.
Ali Sabancı, Pegasus Hava Yolları'nın kurucusu ve Esas Holding'in başkanı olarak Türkiye'nin en tanınmış iş insanlarından biri. Pegasus düşük maliyetli havacılıkta önemli bir başarı hikâyesi yazdı ve büyük ölçüde iç pazardan beslenerek büyüdü. Esas Holding ise yaklaşık 9 milyar dolarlık bir portföy yönetiyor, bu varlığın yarısından fazlası Londra, New York, Frankfurt, Dubai gibi merkezlerde gayrimenkul ve diğer yatırımlarda. Küresel çeşitlendirme ve risk yönetimi açısından bu strateji anlaşılabilir, iş dünyası sınır tanımaz sonuçta. Ancak eleştiri burada devreye giriyor: Ülkenin imkânlarıyla zenginleşen bir sermaye neden kazancının önemli kısmını yurt dışına yönlendiriyor Neden bu kaynaklar Türkiye'de yeni girişimlere, start-up'lara veya katma değerli üretime akmıyor
Üstelik son günlerde Ali Sabancı'nın bir etkinlikte yaptığı "Geçinemiyorum" açıklaması bu tartışmayı daha da alevlendirdi. Kendisi "Herkesin maddi emelleri var, benim de var. Arzu ettiğime kıyasla geçinemiyorum" diyerek kişisel hedeflerine göre mevcut servetinin yetmediğini ima etti. Forbes'un en zengin Türkler listesinde 950 milyon dolarlık servetiyle 34. sırada yer alan bir isim için bu sözler doğal olarak tepki çekti. Milyonlarca vatandaş asgari ücretle, emekliler düşük maaşlarla geçim mücadelesi verirken böyle bir ifade halkın gerçekleriyle ne kadar örtüşüyor Elbette herkesin arzuları sınırsız olabilir ama bu ülkenin imkanlarıyla büyüyen bir servetin sahibi olarak biraz daha empati ve sorumluluk beklemek hakkımız değil mi
Bu noktada Sabancı ailesinin geçmişine bakmak faydalı olur. Rahmetli Sakıp Sabancı tam bir yerli ve milli sanayici örneğiydi. Adana'dan başlayarak Bossa Tekstil, SASA Polyester gibi fabrikalarla Türkiye'nin ilk yerli üretimlerini gerçekleştirdi. Sabancı Üniversitesi'ni kurdu, vakıflarla eğitime, sağlığa, kültüre yatırım yaptı. Servetini büyük ölçüde bu topraklara bağışladı, ülkesinin kalkınmasına adadı. O dönemde holding Türkiye'ye katma değer yaratan yatırımlarla büyüyordu. Bugün ise bazı üçüncü kuşak temsilcilerin açıklamaları ve yatırım tercihleri o mirasla ne kadar uyumlu sorgulatıyor insanı. Rahmetli Sakıp Sabancı evlatlarının böyle bir "geçim" yakınması yaptığını duysa gerçekten kahrolurdu herhalde.
Karşı tarafta ise Bayraktar ailesi var. Baykar insansız hava araçlarında dünya lideri konumuna geldi, gelirlerinin yüzde 90'ı ihracat kaynaklı. Bu başarı Türkiye'ye jeopolitik ve taktik üstünlük sağladı. Ama asıl dikkat çekici olan kazanılan paranın nereye yatırıldığı: Fergani Uzay girişimiyle uzay teknolojilerine, Teknofest ile genç nesillere ilham veren bir ekosisteme, çeşitli vakıflarla eğitime ve sağlığa. Bayraktar kardeşler ihracat gelirlerini ülkeye geri döndürerek yeni teknolojiler geliştiriyor, gençlere özgüven aşılıyor. Bu tam bir

16