"Şu Aşamada" Cevap Vermek İstemeyenler
MURAT ALAN
Avrupa Komisyonu Sözcüsü Paula Pinho'nun, Brüksel'de bir gazetecinin sorusu karşısında verdiği "Yorum yapmayacağım" cevabı, Batı'nın uluslararası meselelerdeki çifte standardını bir kez daha gözler önüne serdi. Gazetecinin "İsrail, Gazze'nin yeniden inşası için tazminat ödemeli mi" sorusuna Pinho'nun verdiği cevap ki bu, "Bu ilginç bir soru, ancak şu aşamada bu konuda yorum yapmayacağım" şeklinde tam olarak kaydedildi..
Batı'nın adalet ve insan hakları söylemlerini yalnızca kendi çıkarlarına göre şekillendirdiğini açıkça ortaya koydu.
Bu yaklaşım bana, köşeye sıkışınca "şu aşamada cevap vermek istemiyorum" diyenleri hatırlattı. Mesela Ekrem İmamoğlu'nu…
Yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanan İmamoğlu, cezaevinden gönderdiği mektuplarda ve röportajlarda ülke gündemine dair neredeyse her konuda konuşuyor. Ekonomiden eğitime, dış politikadan yerel yönetimlere kadar her meselede bir fikri var. Ancak nedense, tutuklanmasına gerekçe gösterilen yolsuzluk suçlamalarına dair tek kelime etmiyor.Özellikle Sarıyer'deki milyarlık üç villanın –piyasa değeri yaklaşık 1,5 milyar TL (50 milyon dolar) olarak tahmin ediliyor– 5 milyon liraya alındığı iddiası sorulduğunda yanıt hep aynı: "Şu aşamada bu konuda konuşmak istemiyorum."
Bu villaların, İmamoğlu İnşaat'a bağlı paravan bir şirket (Güllüce Tarımcılık) üzerinden devredildiği ve mal beyanında gizlendiği iddia ediliyor. Devir bedeli ise villaların gerçek değerine kıyasla komik bir rakam olan 15 milyon TL olarak kaydedilmiş.
Soruşturma kapsamında, bu villaların İBB ihaleleriyle bağlantılı rüşvet çarkının parçası olduğu, hatta ihale karşılığı "kıyağı" olarak transfer edildiği yönünde ifadeler bulunuyor.
Örneğin, iş insanı Ali Nuhoğlu'nun İmamoğlu'na villaları devretmesi sonrası kısa sürede 212 milyonluk İSKİ ihalesi alması gibi somut bağlantılar dikkat çekiyor. İmamoğlu'nun emniyetteki ifadesinde ise bu suçlamalara "Bu soruyu muhatap almıyorum. Tüm isnatları şiddetle reddederim" diye yanıt verdiği biliniyor. Ancak detaylı bir savunma yerine genel bir sessizlik tercih edilmiş durumda.
Peki, İmamoğlu'na şu soruyu sorsak: "Şu aşamada konuşmak istemiyorsunuz, anladık. Peki, hangi aşamada konuşacaksınız Yargı süreci bittiğinde mi, yoksa kamu vicdanı rahatladığında mı"
Bu soru, kaçamağın ötesinde bir yüzleşme talep ediyor. Zira soruşturma dosyasında 230 şüpheli, 114 tutuklama ve 24 etkin pişmanlık ifadesi gibi somut veriler varken, ki bunlar arasında İBB'den milyarlarca liralık usulsüz ihaleler, rüşvet zincirleri ve malvarlığı gizlemeleri yer alıyor.. Sessizlik, "şeffaflık" vaad eden bir siyasetçinin en büyük zafiyeti. Bu kaçamak, Pinho'nun "yorum yapmayacağım" sözünden farksız. Biri Brüksel'de, diğeri İstanbul'da ama refleks aynı: Sorgulama karşısında sessizlik; hesap vermek yerine zaman kazanmak, yüzleşmek yerine kaçmak.
Batı'nın bu ikiyüzlü tavrı da benzer bir zihniyetin ürünü. AB, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısından beri Moskova'yı sert yaptırımlarla cezalandırıyor, tazminat talep ediyor, savaş suçları dosyaları hazırlıyor. Ukrayna'nın yeniden inşası için milyarlarca euroluk fonlar ayrılırken, Gazze içinse BM'nin 70 milyar dolarlık yeniden inşa tahminine rağmen sadece sembolik yardımlar söz konusu. Üstelik bu yardımlar bile abluka nedeniyle etkin bir şekilde kullanılamıyor. Gazze'deki yıkım karşısında aynı kararlılık gösterilmiyor. İsrail'in yıllardır uyguladığı abluka, binlerce sivilin ölümüne ve altyapının yok edilmesine yol açarken Brüksel, Pinho'nun ifadesiyle "yorum yapmamayı" tercih ediyor. Bu sessizlik, stratejik ortaklık ve ekonomik bağların gölgesinde adaletin nasıl eridiğini gösteriyor: Ukrayna için ses yükselirken, Gazze için kulaklar tıkanıyor.
Yani mesele sadece bir sözcünün cevabı değil; Batı'nın genel refleksi bu.
Ahlaki ilke yerine politik çıkar, adalet yerine sessizlik. Tıpkı İmamoğlu'nun, kendi dosyasına gelince birden sessizleşmesi gibi… Villaların devir tarihiyle (7 Mart 2024, seçimden 23 gün önce) mal beyanındaki eksiklikler arasındaki çelişkiyi açıklamak yerine