"İsrail Türkiye'yi vuracak!"
MURAT ALAN
Son dönemde sosyal medyada ve bazı medya organlarında, sık sık kulağımıza aynı nakarat fısıldanıyor: "İsrail Türkiye'yi vuracak!", "Gazze, Lübnan, Suriye, İran ve Katar'dan sonra sıra Türkiye'de." Bu başlıklar öylesine atılmıyor!
Bunlar, Türkiye'nin yükselişini gölgelemek isteyen odakların bilinçli olarak sahaya sürdüğü algı operasyonlarıdır. Amaç korku, amaç panik, amaç güvensizliktir. Kısacası, tipik bir 5. kol faaliyetidir.
Şunu net söyleyelim: Türkiye, bu coğrafyada ne Lübnan'dır, ne Suriye'dir, ne de İran'dır. Türkiye; 85 milyonluk nüfusu, NATO'nun ikinci büyük ordusu, yükselen savunma sanayii ve jeopolitik konumuyla bölgesel bir süper güçtür.
İsrail'in böyle bir aktöre doğrudan saldırmayı aklından bile geçiremeyeceğini herkesin anlaması gerekir.
Bu tür haberlerin karakteristik özellikleri var:
Kaynağı yoktur. Hep "ABD-İsrail kaynakları" denir, ama ortada gerçek bir belge bulunmaz.
Dili abartılıdır. "Türkiye yerle bir edilecek" türünden gerçek dışı ifadelerle duygular hedef alınır.
Zamanlaması manidardır. Türkiye Gazze'ye yardım gönderdiğinde, Doğu Akdeniz'de haklarını savunduğunda veya savunma sanayiinde büyük bir atılım yaptığında ya da emperyalist ülkelerin bölgedeki oyunlarını bozduğunda bu haberler ortaya çıkar.
İçeride işbirlikçiler vardır. Kimi bilerek, kimi bilmeyerek bu korku dilini yayar.
Hedef nettir: Türkiye'nin gücüne gölge düşürmek, milleti umutsuzluğa sevk etmek, devleti dış politikada cesur adımlar atmaktan caydırmak.
Türkiye bugün yalnızca NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip olmakla kalmıyor; aynı zamanda savunma sanayiinde bağımsızlığını büyük ölçüde kazanmış durumda.
İHA/SİHA Devrimi: Bayraktar TB2, Akıncı, Anka gibi sistemler; Suriye, Libya, Karabağ ve Ukrayna'da oyun değiştirici etkiler yaptı. Bu sadece askeri değil, stratejik caydırıcılık anlamına geliyor. İsrail, İHA teknolojisinde güçlü olsa da Türkiye'nin sahada elde ettiği başarıyı çok yakından takip ediyor.
Denizlerde Mavi Vatan: TCG Anadolu, yerli fırkateynler, denizaltılar ve yeni amfibi platformlar… Türkiye, Doğu Akdeniz'de İsrail'in enerji projelerine karşı denge unsuru olacak şekilde gücünü tahkim etti.
Füze ve Hava Savunma Sistemleri: Hisar ve Siper projeleri, Türkiye'nin hava savunmasını kendi imkânlarıyla güçlendiriyor. S-400 entegrasyonu ve yerli füze projeleri, bu kapasiteyi daha da büyütüyor.
Askeri Modernizasyon: KAAN savaş uçağı, F-16 modernizasyonları, zırhlı araç projeleri ve elektronik harp kabiliyetleri Türkiye'nin hava ve kara gücünü ileri taşıyor. Sonuç basit: İsrail, bu tabloyu çok iyi biliyor.
İsrail'in stratejisi, küçük tehditlere karşı hızlı tepki vermeye odaklıdır. İran'da yaşadığı hezimeti gördük. Türkiye gibi devasa bir aktörle topyekûn çatışmaya girerse hem askeri hem ekonomik olarak ağır bedel ödeyeceğinin farkındadır. Türkiye, sadece askeri değil; diplomatik anlamda büyük bir devlettir.
Filistin Politikası: Türkiye, Filistin meselesinde en net ve en güçlü aktörlerden biridir. Bu İsrail'i rahatsız eder, ama doğrudan çatışmaya dönmez. Çünkü Türkiye'nin bu politikası, uluslararası alanda meşruiyet üretmektedir.
Doğu Akdeniz Rekabeti: Türkiye'nin Mavi Vatan stratejisi, İsrail'in enerji hesaplarını zorlaştırır. Ama bu da çatışmaya değil, masaya yansır.
NATO Faktörü: Türkiye'nin NATO üyeliği, İsrail için başlı başına caydırıcıdır. Kimse "aaa NATO'cu oldu bunlar", NATO'cu değiliz, bana kalsa hemen çıkalım derim ama oradaysak hakkını verdirin o zaman. Ayrıca Türkiye'nin Rusya, Çin, Katar ve Afrika'daki ilişkileri, İsrail'in karşısına çıkmak istemeyeceği çoklu dengeler ortaya koyar.
İsrail'in dış politikası pragmatiktir. Türkiye gibi bir aktörle doğrudan çatışmaya girmek, İsrail'in çıkarına değil, kendi stratejik yalnızlığını artıracak bir adımdır.