Eyvah, BOP gerçekleşiyor!..

Eyvah, BOP gerçekleşiyor!..

MURAT ALAN

Suriye'de 13 yıldır süren savaş, sonunda Türkiye'nin kararlı duruşu ve insani politikalarıyla sona erdi. Sadece 13 gün gibi kısa bir sürede, Suriye diktatörü Beşar Esad ve ailesi ülkeyi terk etti ve Rusya'ya kaçtı. On yıllardır bölgeyi demir yumrukla yöneten Baas rejimi tarihin tozlu sayfalarına karıştı. Bu gelişme, yalnızca Suriye halkı için değil, bölgedeki tüm topluluklar için bir dönüm noktası oldu.

Türkiye'nin, savaş boyunca üstlendiği rol, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde izlenen insani ve bölgesel politik duruş, sonuçları itibarıyla bir başarı hikâyesine dönüştü.

Suriye'deki iç savaş boyunca Türkiye, 3,5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptı. Bu süreçte, içeride yoğun bir siyasi tartışma yaşandı.

Özellikle ekonomik sıkıntıların, mültecilere bağlanması, işsizlik ve sağlık sistemine ilişkin asılsız iddialar üzerinden bir nefret kampanyası yürütüldü.

Ancak bugün, tüm bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı daha net bir şekilde anlaşılıyor.

Seçim dönemlerinde Suriyeli mülteciler üzerinden sürdürülen nefret kampanyaları, toplumda bölünmelere neden oldu. Bazı siyasi figürler, mülteciler konusunda gerçekleri çarpıtarak toplumun öfkesini körükledi. Örneğin, Zillet İttifakı paydaşlarından ZP'li Ümit Özdağ, Suriyeliler üzerinden yaptığı kışkırtıcı açıklamalar ve çektirilen kurgu videolarla, 2050 yılında Türkiye'nin demografik yapısının tamamen değişeceği ve Türk halkının mülteci konumuna düşeceği gibi iddialarda bulunmuştu.

Bu ve benzeri manipülasyonlar, mültecilere yönelik taşkınlıklara, araçların ve evlerin taşlanmasına kadar varan olaylara zemin hazırladı.

Ne var ki Suriye'deki savaşın sona ermesiyle birlikte, Türkiye'de misafir edilen Suriyeliler, onurlu bir şekilde evlerine dönmeye başladı. Geçmişte mültecilere nefret kusanların, şimdi Suriyeliler giderse ticaretin zayıflayacağını ve birçok iş kolunda sorun yaşanacağını öne sürmesi ise büyük bir çelişkiyi ve o dönem yürüttükleri kirli algıyı da gözler önüne seriyor.

Daha önce mültecilerle ilgili dile getirilen birçok iddianın doğru olmadığı artık netleşiyor.

Örneğin:

Ekonomi Üzerindeki Yük: Suriyelilerin ekonomiyi kötüye götürdüğü iddiası bir şehir efsanesi olarak kaldı. Bugün, Suriyelilerin iş gücüne yaptığı katkılar tartışmasız bir gerçek.

Demografik Tehdit: Suriyelilerin Türkiye'yi Araplaştıracağı iddiası da çökmüş durumda. Evlerine dönen Suriyeliler arasında Türkçe bilenlerin oranının ne kadar yüksek olduğu, bu iddianın gerçek dışı olduğunu kanıtlıyor.

Bugün Halep Kalesi'nde Türk bayrağı dalgalanıyor, Şam'da ve Halep'te Türk Lirası kullanılıyor. Yolda çevrilen her beş kişiden ikisinin Türkçe konuşması, Türk halkının Suriyeli mültecilere yalnızca kapılarını değil, dillerini ve kültürlerini de açtığını gösteriyor.

Suriyeliler, Türkiye ve Arap toplumları arasında Osmanlı sonrasında Batılıların propagandasıyla zedelenen bağları yeniden inşa ediyor.

Türkiye, artık bölgesinde "ağabey ülke" konumuna yükselmiş durumda. Erdoğan öncesi dönemde, Batı'nın politikalarına bağımlı bir ülke olarak görülen Türkiye, bugün kendi politikalarını belirleyen, bölge halklarıyla kardeşlik bağlarını pekiştiren bir lider devlet olarak konumlanıyor. Bu tarihi dönemde, Türkiye'nin insani politikalarının ne kadar isabetli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.