Savcıları bile kandırmaya kalkıştılar

Dolandırıcılık dediğimiz şey genelde sıradan vatandaşın bir telefonla tuzağa düşmesiyle sınırlı kalır. Ama bu kez tablo bambaşka.

Karşımızda yalnızca vatandaşın parasını değil, yargı mensuplarını bile ağına düşürmeye çalışan bir şebeke var.

Cumartesi günü yazdım ve gündeme oturdu. "Berlin Büyükelçiliği dolandırıcılığı" başlıklı yazımda Eskişehir'de iki kişinin borsa yatırımı vaadiyle yıllarca biriktirdikleri paradan nasıl edildiğini ve işin İstanbul'a kadar uzandığını anlatmıştım.

Hatta İstanbul cumhuriyet başsavcısını bile arayıp dolandırmaya çalışan bir örgütten bahsediyorum. Bu örgüt, yasadışı bahis gelirleriyle birlikte elde ettiği parayı, mağdurların üzerine açtıkları şirketler üzerinden aklıyordu.

İddianamede adı geçen isimlerden biri de Ramazan Erkul'du. Bir kişi çıkıyor, Anadolu Adliyesi'ndeki savcıyı "Berlin Büyükelçiliği'nden arıyorum" diyerek kandırmaya çalışıyor. Erkul hakkında bilgi istiyor. MASAK raporu geldiğinde savcının kanaatini öğrenmeye çalışıyor.

Erkul'un ailesinin kendisine ulaştığını, suçsuz olduğunu savcıya bildiriyor. Savcı dosyanın gizli olduğunu söyleyip bilgi vermiyor ama şüpheleniyor. Numarasını isteyen bu kişiye, "Belki tekrar arar" düşüncesiyle kendi cep telefonunu veriyor.

Ve tahmin ettiği gibi ertesi gün +49'la başlayan bir numaradan tekrar aranıyor. Bu görüşme tutanağa bağlanıyor ve başsavcılığa bildiriliyor. Sadece Anadolu Adliyesi değil...

Antalya, Bakırköy ve İstanbul başsavcılıklarının da benzer şekilde arandığı ortaya çıkıyor. Daha ilginci var. Yalnızca Berlin değil, in Büyükelçiliği adına da aramalar yapılmış.

İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek de durumu fark etmiş, adli müşavirliği bilgilendirmiş. Peki, insan sormadan edemiyor: Diplomatik temsilciliklerin adını kullanarak savcıları kandırmaya çalışan bu kişilere bu cesareti kim veriyor

Yazım yayımlandıktan sonra bir kişi beni aradı. İstanbul Başsavcılığı'ndaki olayı anlattı.

Bir dosya için randevu almak isterken tanıdığı birinden yardım istemiş. Bu kişi randevuyu almış ama başsavcılığın "büyükelçi" olarak arandığından haberi yokmuş. Öğrendiğinde kendisi de şaşırmış.

"Kimden yardım istediniz" diye sordum. "C.'den" dedi.

"Ama o mu aldı, başkası mı aldı bilmiyorum."

"Peki, bu kişi kim" dedim.

"Gazi. İş insanıdır" cevabını verdi.

Şimdi gelelim can alıcı noktaya...

Açık kaynak taramasında karşıma çıkan bilgi ise ilginçti: Bu kişi, İBB soruşturmasında Murat Ongun hakkında müşteki (şikâyetçi) sıfatıyla ifade veren kişi olarak geçiyordu.

Verdiği ifade doğru mu, yanlış mı Bunu kovuşturma aşamasında göreceğiz. Ama asıl mesele şu: Bu kişi yalnızca İstanbul Başsavcılığı'nı mı aradı, yoksa diğer savcılıkların arkasındaki kişi de bu muydu