Eda Saraç'ın adalet çağrısı

Günlerden pazar... Harbiye'desiniz. "Bugün ne yapayım" diye düşünürken tiyatroya gitmek istiyorsunuz. Hazırlanıp yola koyuluyorsunuz. Koştur koştur, geç kalmadan tiyatronun yolunu tutuyorsunuz.

E malum, İstanbul trafiği! 10 dakikalık yola 1 saatte gidiyorsunuz.

Ama bir sorun var.

Her yerde polisler, bariyerler, siren sesleri... Tiyatro binası hemen karşınızda ama "Geçemezsiniz" diyorlar.

— "Neden"

— "Geçemezsiniz."

— "Ama tiyatroya gideceğim, hemen şurası!"

— "Geçemezsin."

Sen misin ısrar eden, sen misin hakkını arayan

Bir anda ters kelepçeyle kendini yerde buluyorsun. 40-45 dakika bir otobüsün içinde bekliyorsun.

Sonra Emniyet, sonra mahkeme ve her nasıl oluyorsa "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla Bakırköy Cezaevi'ndesin.

"Şaka olmalı" diyorsun ama demir parmaklıklar, gerçeğin soğukluğuyla yüzleşmeni sağlıyor.

Sadece tiyatroda bir oyun izleyecekken ertesi gün kendini cezaevinde buluyorsun.

Yazdıklarımı bir öykü sandınız belki ama değil...

Bu, sahne sanatlarına gönül veren bir akademisyen olan Eda Saraç'ın sadece bir hafta kadar önce başına gelenler. Saraç, Cumhurbaşkanlığı koruma polisleri tarafından ters kelepçeyle gözaltına alındı. Saraç darp edildiğini belirtiyor. Sonrasında ise hiçbir somut delil olmadan yalnızca bir tutanakla tutuklandı!

Eda Saraç, cezaevinden bir mektup yazdı. "Ben Eda" diye başlıyor: "Aslında sizlerle imza günlerinde buluşurduk. Ancak şimdi haksızca ve hukuksuzca tutuklu bulunduğum Bakırköy'den yazıyorum bu mektubu."

Sadece bir tiyatro oyununa gitmek isterken polis şiddetine maruz kaldığını, ağzının kapatılıp nefessiz bırakıldığını, ters kelepçeyle 40 dakika boyunca bekletildiğini anlatıyor.

"Maalesef haksız ve nedensiz tutukluluğumun birinci haftasındayım" diyor.

Ve devam ediyor:

"Herkes özgür olmadığı müddetçe hiçbirimiz güvende ve mutlu olmayız. Buranın koşullarından çok bahsetmek istemiyorum ancak haksız tutukluluğumun derhal son bulması için mücadeleye katkı sunmanızı rica ediyorum."

Bu cümle, sadece Eda Saraç'ın değil, bugün ülkede nefes almakta zorlanan herkesin sesi.

Eda Saraç gibi belki de bilmediğimiz birçok insan var. Bir hukuk sistemi sorunundan bahsediyorum.

Bir sanatseverin tiyatroya giderken yaşadığı bu travma, "hukuk devleti" denen kavramın hangi noktada olduğunu bize açıkça gösteriyor.