‘Barış’ diye diye gelen tasfiye
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, beklenen "kritik" açıklamasını yaptı. "AK Parti, MHP ve DEM; biz, en azından üçlü olarak bu yola beraber yürümeye karar verdik."
Bütün konuşmanın özeti bu aslında...
Öylesine söylenmiş bir siyasi mesaj değil. Türk siyasetinde yeni bir dönemin, hatta yeni bir mutabakatın ilanıydı. Bir tür "Genişletilmiş Cumhur İttifakı" duyurusuydu. DEM her ne kadar "Bu sadece süreç ittifakıdır" dese de süreç denilen şeyin Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığı için oluşturulduğunu Ankara'da bilmeyen yok.
Erdoğan ne zaman der ki "Ben bir daha aday değilim süreç benim son icraatım olacak" o zaman konuya ciddiyetle bakabiliriz. Keza cumhurbaşkanının konuşmasıyla başlayan şey yalnızca bir ittifak değil. Aynı zamanda hafızasızlaştırma, kimliksizleştirme ve en önemlisi Cumhuriyetle sistematik bir hesaplaşma sürecinin yeni evresidir. Bakın Osmanlı bir günde dağılmadı...
Geçmişe dönelim.
AYNI KADROLARYıllar boyunca halka "FETÖ ile mücadele ediyoruz" dediler ama öncesinde bu yapıyı büyüten, devlete yerleştiren, ona karşı çıkan herkesi tasfiye eden de aynı kadrolardı.
Bizler "Bu yapı Cumhuriyet düşmanı" dediğimizde, bize "Sen hocaefendiye nasıl laf edersin" diye saldırdılar. Dinsiz ilan edildik, hedef gösterildik.
En nihayetinde de ben dahil bir sürü insan kumpas davalarında gözaltına alındı tutuklandı, yargılandı. Uyarmaya devam ettik. Bu kez de "Yetmez ama evet"çi tayfa öne sürüldü ve "bu kadar da değil" diyen halk susturulmaya, alıştırılmaya çalışıldı. Sonra ne oldu Bir gecede "hocaefendi", "FETÖ'nün sümüklüsü" oldu.
Kodu değişti, zihinler hemen uyum sağladı. Bu sefer "hocaefendi" diyenler "şeytan bunlar", "terörist bunlar" demeye başladı. "Hocaefendi" söylemi ile "şeytan" söylemi arasında günler vardır. PKK ve elebaşları için yıllarca ne dendiğini bilmeyen yok: "Bebek katili, kanlı terör örgütü, alçak bölücüler..."
CHP'ye ve DEM ile bir araya geldiği düşünülen herkese, "terörist sevici", "vatan haini", "PKK yandaşı" gibi yaftalar yapıştırıldı. Videolar yapıldı. Şimdi ne oldu Aynı isimler için "kurucu önderlik, örgüt lideri, sayın" ifadeleri kullanılmaya başlandı. Aynı DEM Parti ile şimdi "kol kola yürümeye karar verildiği" açıkça ilan edildi.
Sormak gerekmez mi Dün bu ülkenin cumhuriyetçi insanları, gazetecileri, akademisyenleri, muhalif siyasetçileri FETÖ ile PKK ile mücadele ettiği için yargılandı.
Bugün ise o mücadeleyi yok sayan, hatta geçmişi yeniden yazan bir düzen inşa ediliyor. İktidar koltuğunda oturanlar kime ne hitabını kullanırsa bizden de öyle konuşmamızı bekliyor.
Ve halk, yine yeni "Yetmez ama evetçi" tayfa ile "barışın nesi kötü", "ne var Türkiye İmparatorluğu olsa" söylemleri ile çelişkileri sorgulamadan yeniden "kodlanmaya çalışılıyor".
Liberal tayfa yine sahneye çıktı ve müsameresini oynuyor.
2010 referandumuyla gelen anayasa değişikliğinde FETÖ ile işbirliği yapılmışken önümüze getirilmek istenen yeni anayasa değişikliği için de PKK ile ittifak yapılmaya çalışılıyor.
CUMHURİYETLE HESAPLAŞMA
Bu konuda Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) açıklamasında altı çizilen çok önemli bir uyarı var: "Barış, her zaman barış demek değildir."
atışmasızlık, çoğu zaman yeni bir tahakküm biçiminin önünü açmak için kurgulanmış geçici bir sessizliktir. Bugün ilan edilen "barış" ne adaletli bir uzlaşmayı ne halkların özgürlüklerini ne de gerçek bir demokratikleşmeyi temsil ediyor.
Bugün ilan edilen şey, bir tarihsel uzlaşmadır. Cumhuriyetle, laiklikle, halk egemenliğiyle hesaplaşmayı amaçlayan bir mutabakat...
Ve bu mutabakatın tüm tarafları, sermayenin çıkarları, NATO'nun güvenlik doktrini, tarikatların himayesi ve yeni Osmanlıcı hayaller etrafında buluşuyor. Genişletilmiş Cumhur İttifakı'nın yalnızca iç politik bir uzlaşı olmadığını görmek
gerekiyor. Bu aynı zamanda bir dış politik pazar anlaşmasıdır. Ortadoğu'da bir "sermaye barışı" kuruluyor.
ABD, İngiltere, Fransa, İsrail ve işbirlikçi Arap rejimleri; bölgeyi parçalayarak, göçle zayıflatarak, savaşla susturarak yeniden dizayn etmek istiyor. Türkiye bu projeye, bir devlet olarak değil, yeni Osmanlıcı bir aparat olarak dahil ediliyor.
Sadece büyük resim gözüyle de bakmanıza gerek yok...
Bu mutabakatla gelecek anayasaya değişikliğinde topraksız köylüye toprak yok, bin tane dairesi olanlara karşılık bir tane bile evi olmayan vatandaşa ev yok, gençlere güzel bir gelecek kuracak iş ve hayat imkânları yok, kadınlara çocuklara daha nefes alabilir bir Türkiye yok, iyi eğitim, kültürlü bir toplum yok. Ne var