Misak-ı Milli'ye bizden çok Türkiye düşmanları uyuyor!

Terör örgütü PKK, emperyalistlerin ülkemizin gelişimini engellemek, içeride terör ve tedhiş eylemleri ve bölücülük gündemiyle meşgul ederek çevresinde olan bitenlerle ilgilenmesini önlemek amacıyla kurup, her türlü silah ve lojistik destekle üzerimize saldığı bir örgüt.

Bu vesileyle hafta sonu gerçekleştirilen iki terör saldırısında vatanını savunurken şehit olan 12 askerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabrı cemil niyaz ediyorum.

Örgütün kanlı tarihinde imza attığı eylemleri kronolojik olarak önümüze koyup baktığımızda, en kanlı, en sarsıcı eylemlerini ya Türkiye'nin önemli gelişmeler sağladığı dönemde, ya da ABD, İngiltere, Fransa, İsrail gibi ülkelerle ters düştüğü dönemde artırdığını görürüz.

Terör kamplarının, önemli merkezlerinin nasıl konumlandığına baktığımızda ise, Suriye ve Irak'ta tam olarak Misak-ı Milli sınırları çevresinde yoğunlaştığını gözlemleriz.

Çoğumuzun iç çekerek, buruk bir hasretle andığı Misak-ı Milli sınırlarının nasıl belirlendiğini kısaca hatırlayalım:

Osmanlı Devleti Mebusan Meclisi, 12 Ocak 1920'de son kez toplanarak Misak-ı Milli'yi 28 Ocak 1920'de oy birliği ile kabul etmiştir. Misak-ı Milli kararları, 17 Şubat'ta Meclis'te kabul edilip dünyaya ilan edilmesi ile milli tarihe mal edilmiş ve 18 Temmuz 1920'de TBMM'de bağlılık yemini edilerek yinelenmiştir.

Misak-ı Milli, Milli Mücadele'nin başlangıcında ortaya konulmuş ve mücadelenin ana ilkesi olarak kabul edilmiştir. Milli Mücadele'nin diplomatik belgesini, dayanağını ve fiziki hedefini teşkil etmiş, milli bir hedef oluşturmuştur.

İsmet İnönü başkanlığında Lozan'a giderek 1'inci Dünya Savaşı'nın galip devletleriyle uzun müzakereler yapan Türkiye heyeti, ne yazık ki Misak-ı Milli sınırlarını kurtaramamış, çok önemli vatan toprakları sınırlarımız dışında kalmıştır.

Lozan'ı İnönü'nün başarısı olarak göstermeye çalışan müesses nizam, Misak-ı Milli'yi unutturmaya çalışsa da sınırlarımız dışında kalan vatan toprakları her zaman içimizde bir ukde olarak yerini muhafaza etmiştir.

Biz ne kadar unutmak istesek de ne tarih, ne coğrafya, ne haritalar ne de emperyalist Türkiye düşmanları bu sınırları unutturmamıştır.