Demek ki baronların hesabı her zaman tutmuyormuş

Cumartesi günü İYİ Parti 5'inci Olağanüstü Kurultayı gerçekleştirildi. 31 Mart Yerel Seçimlerinde alınan ağır mağlubiyetin ardından bırakma kararı alan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisini olağanüstü kurultaya götürdü ve yerine İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu genel başkan seçildi.

Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı indirmek için bir araya getirilen altılı masada koltuğundan düşen ikinci lider.

Altılı masayı öyle büyük bir debdebe ve rüzgar ile kurmuşlardı ki, "Erdoğan bundan kurtulamaz" deniyordu. AK Parti'nin işinin bittiğini konuşuyorlardı.

Masayı kurarken, kalabalık görünsün diye aldıkları partilerin etine buduna yüzdesine bile bakmaya gerek görmemişlerdi. Nasıl olsa altılı masa seçimleri alacak, Erdoğan iktidardan indirilecek, TBMM'de çoğunluğu elde edeceklerdi.

Hatta Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan falan yeni dönemde Cumhurbaşkanı'nın kendilerinin imzası olmadan karar alamayacağını bile söylüyorlardı.

Ali Babacan hızını alamayıp, milli gururumuz olan SİHA'ları üreten BAYKAR'a "dokunacaklarını" bile açıklamıştı

Neredeyse seçimden önce seçim zaferini kutlamaya başlamışlardı. Bu yüzden Meral Akşener'in Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlenmesi için toplanan masayı terk edip tekrar geri döndüğünde bile hiç endişelenmediler oy kaybından

Çünkü çok güçlüydüler. Bu sefer dünyayı yönetenlerden yolu almışlardı. AK Parti'nin, Cumhur İttifakı'nın hiç şansı yoktu

Dünyayı yöneten küresel çeteyi oluşturan siyonist baronlar, altılı masaya yol vermişlerdi

Artık milli politikalar izleyerek Türkiye'yi batıdan uzaklaştıran Recep Tayyip Erdoğan'ın suyu ısınmıştı

Öyle ya, dünyayı yöneten baronlar böyle diyorlarsa bir siyasetçinin ne şansı olabilirdi ki

Buna güvendiler, baronlara yaslandılar ve büyük bir hırs ve ihtirasla işe giriştiler

Baronlardan gelen talimatları görev bildiler Erdoğan seçimi kaybedecek, yerine Kemal Kılıçdaroğlu seçilecekti. Meclis çoğunluğu da altılı masayı oluşturan partilerin eline geçecekti.

İlk yapacakları iş, HDP'nin şartını yerine getirerek PKK terör örgütüne yönelik operasyonları sonlandırmak olacaktı. Ardından Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yer alan askeri birliklerimiz azaltılmaya başlanacaktı.

Türkiye sınır ötesindeki üslerini tamamen boşaltacaktı. Türkiye, bundan böyle ABD ve müttefiklerinin PKK ile birlikte oluşturacakları terör koridoru ile ilgilenmeyecekti

Batı'da Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarmasına karşı çıkılmayacaktı. Buna bağlı olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki askeri birliklerimiz iki yıl içinde geri çekilecek, Türk askeri tamamen adayı terk edecekti. Adada çözüm, Yunanistan ve AB'nin dilediği gibi olacaktı

Bu arada, Mavi Vatan Doktrini terk edilecekti. Türkiye denizlerde petrol ve doğalgaz aramayı bırakacaktı.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun yıllardır "Libya'da ne işimiz var" dediği bu ülke terk edilecekti. Suriye'de desteklenen gruplar ve siyasi yapılar ile ilişkiler kesilecekti