Kutuplaşma kime yarar...
Türkiye zor bir süreçten geçiyor, geçirtiliyor. Demokratik, laik, hukuk devleti sistemiyle "sorunlulardan" Ortadoğu coğrafyasının koltuk sevdalısı liderlerini pohpohlayarak çıkarlarını dizayn etme çabasındaki çıkarcı emperyalist zihniyetlere, Atatürk Cumhuriyetine yönelik karşıdevrimcilere dek, pek çok kesimin bu sisli atmosferden yararlanma peşine düştüğü ortada.
Akıl, mantık böylesi zorlu süreçte şu soruyu gündeme getiriyor: Tehlikeli bir küresel öngörülemezlik çağının içine girilmişken, ulusal birlik, bütünlüğü korumanın önemi ortadayken toplumsal kutuplaşma fayı kaşınır mı Ama gel gör ki kaşıyan ne yazık ki bol...
İktidar-muhalefet arasında demokrasilerde olağan çekişme artık sanki bir düşman hukukuna çevrilmiş halde. Güçler ayrılığı ilkesinin aşındırılmasının yaratacağı tehlikeler görmezden geliniyor. İktidar cephesi eleştiriyi duydukça daha da sertleşiyor. Yerel seçimlerden birinci çıkan CHP'ye baskı dozunu artırırken tartışmalı yargı süreçleri, operasyon dalgaları birbirini takip ediyor.
İstanbul, İzmir derken Adana, Antalya, Adıyaman'dan da CHP'li belediye başkanlarına yönelik gözaltı, tutuklama haberleri hafta sonunun gündemine oturdu. Görünen CHP içinde bölünme yaratmak için her tuşa basıldığı. Basına yönelik baskı da muhalif görüşleri susturma aracı haline geliyor. Gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, ekranlara karartma cezası kesiliyor. Topluma verilmek istenen mesaj: Ben yaptım, oldu, eleştiremezsin, muhalefet edemezsin!
Ama meydanların yanıtı iktidara derslerle dolu. Yurttaş yaşananlara demokratik eylem hakkı ile tepki gösteriyor. Emeklisi, emekçisi, öğrencisi farklı kesimlerden yurttaş biat kültürüne karşı ses yükseltiyor, milli iradesine saygı gösterilmesini istiyor. Gerçek gündeme dönülüp sorunlarının çözülmesini bekliyor. "Toplumu birbirine düşmanlaştıran siyasetçiye sahip çıkmam" mesajının altını çiziyor. Bu irade sandık kültürü, verilen oyun sahiplenilmesi gibi aynı zamanda katılımcı demokrasinin önemini, toplumun tüm tartışmalara karşın bunu nasıl içselleştirdiğini ortaya koyuyor.
Ekonomiden siyasete, rant kültürüne alan açılmasından eğitim ve sağlıktaki sorunlara krizlerle dolu gündemde halkın demokrasiyi sahiplenişi geleceğimiz için umuttur. Bu umudu diri tutmak ayrımsız hepimiz görevi.
Baskıyla yönetim kültürü Ortadoğu'nun bir türlü kurtulamadığı kâbuslardan. Türkiye, bir asırı aşan Cumhuriyet sürecinde kuşkusuz türlü zorluklardan, krizlerden, mücadelelerden geçmiştir. Pusula Aydınlanmadan, akıl, bilimden, demokrasiden yanadır.
İktidarın "yeni anayasa" hesaplarıyla birlikte İmralı süreci, Suriye, Irak, İran'a yansımalarına ilişkin tartışmalar sürerken bir kısmın "yeni Osmanlıcılık, ümmetçilik" hayallerini besleyen emperyalistlerin dolduruşlarına karşı dikkatli olmak gerekir.
İktidar gündemi dış gelişmelerle birlikte, erken seçim çağrısı yapan CHP'yi "itibarsızlaştırma kampanyasıyla" şekillendirmek isterken geçen haftaya yansıyan kriz başlıklarımızı da tarihe bir not düşmekte fayda var: