CHP delegesi mesajını verdi

Özgür Özel liderliğindeki CHP yönetimi, "Darbeye, kayyuma hayır" sloganlı dünkü olağanüstü kurultayla güven tazeledi. Delegelerin ezici çoğunluğu "kayyumcu" siyasete geçit vermeyerek önceki kurultayda olduğu gibi yönetime desteğinin arkasında durdu. Ancak CHP için bundan sonrası düz yol, nefes alıp mola verecek bir ortam var demek fazla bir iyimserlik olsa gerek. 19 Mart'tan bu yana hız kesmeyen, başta partinin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu olmak üzere CHP'li belediyelere yönelik operasyonlar, tutuklamalar ve yargılamalar çoklu kıskacın süreceğine işaret ediyor. Kurultayın ardından dikkatler CHP yönetiminin artık iç-dış çelmelere takılmadan meydanlara yansıyan desteğini canlı tutmasında. Aynı şekilde yurttaşın yakıcı sorunlarını çözüme ilişkin yol haritasını nasıl anlatıp sahada nasıl uygulayacağındaki performansında.

İnsan doğası mıdır bilinmez ama genel olarak bir şeyi kaybetmeden ya da kaybetme riskine girmeden değerinin bilinmediğine yönelik örnekler çok. Seçme ve seçilme hakkı, sandık özgürlüğü de bunlardan biri...

Kurucu parti CHP'ye yönelik baskı ve buna karşı duruş, siyaset tarihimize bir kez daha oturarak "Hakkım" demekle kazanımların korunamayacağını, demokratik temel ilkeler çerçevesinde mücadelenin, delege gücünün kritik önemde olduğunu gösterdi. Kurumların yetkilerini, iktidar baskısına boyun eğmeden sahiplenmesinin demokratik, laik, hukuk sistemi içindeki değerini ortaya koydu. Ve kuşkusuz en baskıcı zihniyetlerin bile eninde sonunda millet iradesine, birlik ruhuna karşı duramayacağı da hatırlandı.

'JET' DOSTLUK

CHP'yi içeriden bölme planlarında istediği sonucu alamayan iktidar ise yine yeniden dış politikaya sarıldı. İnsanın içini şüpheye boğan o ünlü "dostum" mesajlı Ankara-Washington flörtleşmesi başlayıverdi. Hem de yönetimde bir görevi olmamasına karşın, ABD Başkanı Trump'ın oğlunun bizzat Türkiye'de temaslarda bulunduğu haberleri eşliğinde. New York'ta bu hafta liderlerin katılımıyla düzenlenecek BM Genel Kurulu öncesinde jet hızla Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı 25 Eylül'de Beyaz Saray'a davet ettiğini duyurdu. Jet demişken Türkiye'nin onlarca Boing uçak alımı taahhüt ettiği iddiaları da gündeme geliverdi.

Yine jet demişken daha geçen aylarda Katar'ın satın alıp Trump'a hediye ettiği uçakla taçlanan ilginç bir "dostluk" da hatırlandı. Hani ABD'nin Körfez'de üssüne ev sahipliği yapan, hani Hamas'la arabuluculuğu için teşekkür edilen, hani insani yardımlara desteğine şükran sunulan "dostluk" hikâyesi... Geçen haftalarda o "dostluk" ABD destekli İsrail'in Katar'da Hamas toplantısını hedef alıyorum diye bu ülkeye saldırısıyla gündeme oturuverdi. Sonrası bilindik, ABD'nin "Biz bilmiyorduk, son dakika öğrendik" hikâyesi...

"Gücü gücü yetene" döneminde perde hiç olmadığı kadar açık. Görüntüde bile olsa dostluk, güven, ittifak vs. kavramlarının içi boş gibi. oğu Batılı ülkede meydanlar demokrasi talepleriyle, Gazze'ye destek eylemleriyle doluyor ama siyasi arenada, yönetimsel düzeyde karşılığı cılız. Küresel eşitsizlik, adaletsizlik sarmalında demokratik temel değerlerden uzaklaşılırken faşist, otoriter yönelimler yeniden kendine alan bulmakta. Emperyalistlerin havuç-sopa oyunlarının ardı arkası yok. Filistin bu acımasız, kirli oyunun kanıtı. Öyle ki ülkesi işgal edilen, insanları katledilen, BM raporlarında bile İsrail soykırım uyguluyor denen Filistin'in Devlet Başkanı