Bugünün çalınan gündemi eğitim

Demokrasilerde seçme ve seçilme özgürlüğünü, milletin iradesini gösterdiği sandığı yok sayarsanız ne olur... Güçler ayrılığı ilkesindeki denge gibi sandıktan çıkan sonuca tüm kurumların anayasal haklar çerçevesinde uyup saygı göstermesindeki ince ayar kaçarsa yönetim sistemi nereye evrilir

Yanıtı hepimiz biliyoruz aslında. Sadece üç maymunu oynamak isteyenler suskun, çoğunda iş çıkarlarınca yürüsün de ne olursa olsun mantığı. Kayyum atamaları, seçilmiş belediye başkanlarıyla ekiplerine operasyonların, tutuklamaların sürmesi siyasi gerilimin daha da tırmanacağının işareti.

SEİLMİŞE KARŞI ATAMA!

Konuyu temel demokratik, laik hukuk devleti sistemi çerçevesinde ele almak gerek. Sandıkta yenilenemeyene karşı kayyum gibi "atama" siyasetinin kolaycılığına kaçmak demokrasi açısından büyük riskleri barındırıyor. Seçmenin iradesine rest çekildiği düşüncesiyle sandığa karşı soğuması, hukuka-adalete güvenini yitirmesi bu riskli durumların başında geliyor. Ülkemizde sandığa ilgi çoğu kez yüksek oranlarda olmuştur. oğu seçimde genci yaşlısı sandığa heyecanla koşan yurttaşların görüntüleri, sonrasında geç saatlere kadar merakla sonuçları takibi bilindik. Demokratik katılımcılığı yaralayacak girişimlerden uzak durmak tüm siyasilerin sorumluluğudur.

Hep vurguluyoruz, demokratik hukuk devleti sisteminde iktidarlar geçicidir, seçimle gelir, seçimle gider. Kalıcı olan devlettir. Akıl tutulması yaşayıp kendisini millet iradesinin üstünde görüp sonsuz iktidar hırsına kapılmak aynı zamanda yurttaşla arasına büyük bir mesafe koyma halidir.

Küresel öngörülemezliğin böylesine derinleştiği bir dönemde, iç siyasetinde büyük gedik açan ülkelerin geleceğinin parlak olmasını beklemek zor olsa gerek. Bu bir anlamda kendi ayağına kurşun sıkmak gibi bir şey. İktidar ve muhalefet demokrasi masasının önemli ayaklarından. Birbirleriyle mücadeleleri son derece normal ancak kuralı sadece iktidarın koyup işine göre değiştirdiği bir oyunu adil bulmak mümkün mü Bugün iktidarda olan yarın sandıkta kaybedince aynı hukuksuzluğun kendi başına da gelebileceğini düşünmeli.

BESLENMEDEN BARINMAYA DERT KÜPÜ

Ülkenin kurucu partisi CHP geçmişte olduğu gibi bir kez daha büyük bir sınav vermekte. CHP yönetimi iktidarın yanı sıra parti içinde bazı kesimlerin de kıskacı altında.

CHP'yi iç tartışmalara kilitleme politikasını sürdüren iktidarın bu yolla aynı zamanda ülkenin yakıcı gündem başlıklarını da gündemden uzaklaştırmayı hedeflediği ortada. Örneğin normal koşullarda bugün neyi konuşmamız gerekiyor dersiniz Okullarda ders zilinin çaldığı bugün konuşmamız gereken eğitimdeki sorunlar, altyapı eksikliği, öğrencinin, velinin, öğretmenin zorlu yaşam mücadelesi... Öğrencilerin gıda, barınma krizi büyük. Bir araştırmaya göre, Türkiye'de çocukların yüzde 43.6'sı yoksulluk koşullarında yaşıyor. Her üç çocuktan biri okula aç gidiyor. Yetersiz beslenme öğrenmede zorluklara yol açıyor. Okullara imamları sokan MEB derseniz, şimdi de 8 yıllık zorunlu eğitimi hedefe almış gözüküyor. Eğitimciler uyarıyor; bu kız çocuklarının okuldan koparılıp evlendirilmesine, çocukları daha erken yaşta işgücü piyasasına sürmeye yol açar.