Dış politikanın kolayca polemik malzemesine dönüştürülmesi geleneğinden Almanya Başbakanı Friedrich Merz de nasibini aldı. Merz'in Türkiye ziyareti muhalif kamuoyu tarafından sahip olduğu potansiyeller açısından değil, Merz'in kendi valizini taşıması ile ön plana çıktı. Alman mütevazılığına karşı Erdoğan ihtişamı anlatısı ziyaretin gerçek içeriğinin önüne geçti.
Oysa Merz, bir Alman başbakan için cesur sayılabilecek yapıcı bir perspektif sundu. Basın toplantısında kullandığı ''İlişkilerimizdeki olağanüstü potansiyelleri gelecek aylarda ve yıllarda daha iyi kullanalım'' ifadesi aslında Merz'in hemen harekete geçme iradesini dile getiriyor. Merz ziyaret esnasında ve sonrasında bu yapıcı üslubunu sürdürerek X'de şu paylaşımı yaptı: ''Yeni bir jeopolitik aşamaya giriyoruz. Bu nedenle stratejik ortaklıklarımızı genişletmemiz gerekiyor. Türkiye ile ilişkilerimizin muazzam potansiyelini daha da iyi değerlendirmeliyiz. Burada güçlü bir temel üzerine inşa edebiliriz.'' Bu tavır uzun süredir hiçbir Alman başbakanının sergilemediği bir tavırdı.
Merz'in arzuladığı yapıcı ilişkileri siyasi polemik ve gerilimlere kurban etmemek adına muhalefet liderleri ile görüşmemesi de bir Alman başbakanı için sıra dışı sayılabilecek bir tavır. Merz Türkiye ziyaretinde Almanya'da alışılmış siyasi teamülleri aşarak gayet pragmatik bir tavır sergiledi. Alman medyası da bu pragmatizmi kabullenmiş gözüküyor.
Merz'in bahsettiği bu potansiyeller neler Bir NATO ülkesi olarak Türkiye'nin Avrupa savunması için önemi ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye'siz bir Avrupa savunmasının olamayacağını Merz gayet iyi biliyor. Bir diğer öncelikli konu da iç politikada kendisine epeyce fayda sağlayan, sınır dışı edilecek yabancılar konusu. Bunlardan 22 bin 560'ı Türk vatandaşı ve Merz bu kişilerin sınır dışı edilmesinin hızlandırılması hatta mümkün olmasını istiyor.
***
Ancak işbirliğini arttıracak, hızlandıracak hatta katlayacak esas potansiyel ekonomik ilişkilerde. 2024 yılı verilerine göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi 47 milyar dolar. Türkiye'den Almanya'ya 21,1 milyar dolar ve Almanya'dan Türkiye'ye ise 28,7 milyar dolarlık bir ihracat var. Türkiye aleyhine büyük bir fark yok. Türkiye'den Almanya'ya otomotiv ve kara taşıtları, yedek parça, tekstil, giyim aksesuar, sanayi ham maddesi, ara mallar gibi ürünler ihraç ediliyor. Almanya'dan Türkiye'ye ise öncelikli olarak otomobil ve yedek parçalar, elektrikli makine cihaz ve ekipmanlar ithal ediliyor. Turizm gelirlerini de burada zikretmek gerekiyor.
Mevcut ticaret hacminin artmasına hatta katlanmasına katkı sağlayabilecek farklı alanlar var. Bunların başında yenilenebilir enerji teknolojileri, dijital ürünler ve imalat teknolojileri, elektrikli taşıtlar, batarya üretimi, akıllı ulaşım sistemleri, sağlık ve medikal teknolojiler, altyapı, lojistik, üçüncü ülke işbirlikleri geliyor. Türkiye'nin artık kabul edilen bölgesel gücü ve önemli aktör olma özelliği hesaba katılırsa, bu işbirlikleri Almanya için de büyük önem taşıyor.
Türkiye, Almanya açısından imkan ve potansiyellerin bu denli yüksek olup, işbirliğinin bu denli az olduğu ülkelerin başında geliyor. Ana dili Almanca olmayan ülkeler arasında en çok Almanca konuşan insanın yaşadığı ülkelerden birisi de Türkiye. Biz hep siyasi gerilimler, yabancı düşmanlığı vs üzerinden okuyoruz ama Türkiye ve Türklerin Almanya'daki imajı da zannedildiği gibi kötü değil. Türkiye'nin Almanların gözünde yaptığı çağrışım, özellikle Türkiye ve Türklerle direk ilişkisi olan Almanlar açısından gayet olumlu.
***
İkili ilişkilerin uzun tarihi bir süreci var ve hepsinden önemlisi, ilişkilerdeki dinamizmin artması sadece hükümetlere ve siyasi konjonktüre bağımlı değil. Milyonlarca hatta on milyonlarca Türk ve Alman'ın bizzat tesis ve tecrübe ettiği sosyo-kültürel bağlar var. Bu potansiyele Türkiye'nin Almanya'dan daha fazla ihtiyacı var.

18