Türkiye, Mısır'da gerçekleşen Gazze Barış Zirvesi'ne katılmamış olsaydı ya da bu denli etkin bir rol üstlenmeseydi hükümete yapılacak saldırıları herkes tahmin edebilir. Öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump'la görüşmemiş olsaydı da ne tür yorumlar yapılırdı, hepimiz kestirebiliyoruz.
Ama böyle olmadı, Türkiye'nin yıllardır sürdürdüğü çabaları ve beklentileri ile Trump'ın menfaatleri kesişti ve bütün dünyanın dikkatle takip ettiği bir işbirliği gerçekleşti. Elbette barış henüz sağlanamadı ama yine de dünyanın ve özellikle Filistinlilerin memnuniyetle karşıladığı bir ateşkes süreci başladı.
Ateşkesin geleceği hakkındaki haklı endişeler, anlaşmanın Filistinliler aleyhine taşıdığı arızalar bir yana, Türkiye açısından anlamsız sayılamayacak hatta diplomatik anlamda başarılı sayılabilecek bir süreç yaşandı. Dünya medyası da ana hatları ile bu değerlendirmeyi yapıyor.
***
Bu aynı zamanda tüm feci hatalara, acemiliklere rağmen, hükümetin Ortadoğu politikalarında kazandığı ara etap zaferidir. Bu süreci başından beri tasvip etmeyenler, eleştirenler hatalı bulanlar var. Son yapılan anlaşmanın da Gazze ve Filistinlilere bir fayda getirmeyeceğini düşünenler var. Böyle düşünenlerle aynı fikirde değilim çünkü bu tüm sorunları bitiren bir anlaşma değil, kalıcı barış için atılan çok önemli bir ilk adım. Umulur ki Gazze'de iki yıldır yaşanan katliam bir daha tekrar edilmez, dünya kamuoyu böyle bir faciaya bir daha asla izin vermez.
Tüm süreci gerçekten başarısız bulanlar da, tıpkı benim gibi bir umut ışığı olarak görenler gibi, kendilerince makul olan bir fikri savunuyor. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ama tüm olan biteni Türkiye adına önemli ve başarılı bir diplomatik adım olduğunu bilerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sağlaması muhtemel siyasi faydalara binaen, değersizleştirmeye çalışanlar ya da değersizleştirebileceklerini düşünenler siyasi bir hata yapıyor. Aslında siyaset üstü sayılabilecek bir konuyu değersizleştirmeye çalışarak gündeme taşıyanlar, günün sonunda bu tür spekülatif tartışmalardan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her zaman kazançlı çıktığını unutuyor.
Tekrar etmek istiyorum. Süreç hakkında kendi bilgi, görüş, müktesebatları itibarıyla hükümetten farklı bir görüşü olanlara itirazım yok. İtirazım Erdoğan'ın bariz bir siyasi zafer kazandığını düşündükleri, hissettikleri hatta bildikleri halde, bu gerçekle yüzleşmek yerine, kendilerini ve çevrelerini kandırmakta ısrar edenlere.
***
Hükümetin sadece dış politik değil, bütün icraatları eleştirilmek, tenkit edilmek zorunda. Ama başarılı olduğu ya da başarısız olduğu söylenmeyecek konulardaki kazanımları yok sayma ve değerlendirme dışı tutma hastalığı ne muhalefete ne de Türkiye'ye bir katkı sağlıyor.
Bu süreci eleştirel ama gerçekçi olarak takip etmek hem entelektüel hem de ahlaki bir sorumluluktur.
Kendimize haksızlık yapıyoruz. Türkiye kamuoyunun gücü çok şeyi değiştirmeye muktedirdir. Hele dünyada kimsenin görmezden görebilme lüksü olmayan bir kamuoyudur. Bölgemizde ve dünyada olup bitenleri sığ bir siyasi fayda perspektifinden görme hastalığından sıyrılabilirsek, hem Türkiye'yi, hem bölgeyi ve hem de dünyayı ne denli etkileme gücümüz olduğunu göreceğiz.