Biraz sakin olmayı denesek

İdeolojik ön kabullerimiz, toplumsal gerçekliklerle sınanmamış ilkelerimiz olan biteni anlama, tanımlama ve çözme konusunda yetersiz kalınca, felaket tellallığı başlıyor. Gündem diye tartıştığımız konuları kendi mantığı, gerçekliği içerisinde değil ön kabullerimize uyup uymaması ile değerlendiriyoruz. Muhaliflik ya da eleştiri gibi görünse de, aslında yıllar içinde hiçbir ciddi sorgulamaya tabi tutmadan sahip olduğumuz ön kabullerimizi savunuyoruz. Zihnimizde kurduğumuz statükoya dört elle sarılıp, hayatın dayattığı zorlamalara karşı değişmemesi için direniyoruz.

Bu davranış Türkiye'de herhangi sağduyulu bir tartışmayı imkansız hale getiriyor. Bir demokrasinin en çok hasar alacağı alan, hele bizim gibi ağır aksak işleyen demokrasilerde, dönüştürme gücüne sahip olamayan kamuoyudur. Kamuoyunun sağduyusu, ideolojik ön kabullere, sloganlara ve bireysel faydalara bilinçli ya da bilinçsiz olarak feda ediliyor. Demokrasimiz maalesef İktidar ne yapıyorsa yanlıştır, muhalefet ne söylüyorsa kötü niyetlidir kısır döngüsüne sıkıştırılmış vaziyette.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyaretinde yaptığı kapsamlı ticari ve siyasi anlaşmalar Türkiye'nin geleceğini etkileyecek türden geniş boyutlu anlaşmalardı. Elbette kamuoyunun ziyaretin sonuçlarını tartışması gerekirdi. Ancak bu mümkün olmadı. Bunun sebebi de iktidarın bu tartışmayı yasaklaması değil, ''iktidar ne yapıyorsa yanlıştır'' diyenlerin bir bardakta kopardığı fırtınaydı.

***

İlk önce Boeing uçaklarının ABD tarafından nerdeyse zorlamayla satıldığı yalanı tedavüle sokuldu. Konu hakkında anlaşılan hiçbir fikri olmayan kişilerin bu tezviratı, THY'nin yıllardır Boeing alımı için uğraştığı, pazarlık yaptığı ve sözü edilen miktarlarda Boeing uçağına sahip olmaya çalıştığı gerçeği ortaya çıkınca kesildi.

Aslında hiçbir ihtiyaç duyulmadığı halde, siyasi rüşvet olarak LNG (Sıvılaştırılmış doğal gaz) alındığına yönelik propagandaya maruz kaldık. Ancak daha sonra bu gazın ne çok pahalı ne de bir siyasi rüşvet olduğu anlaşıldı. Türkiye'nin enerji ithalatını çeşitlendirme amacıyla, dünyada birçok ülkenin yaptığı gibi makul fiyatlarda ticaret yaptığın öğrendik.

Bir diğer rezalet ise Kaan hakkında koparılan fırtınaydı. Türkiye'nin havacılık anlamında tartışmasız prestij projelerinden birisi olan Kaan uçağının boş bir proje olduğu yönündeki ucuz propagandanın tadı o denli kaçtı ki, ana muhalefet partisi lideri bile bu saçmalığa tahammül edemeyip, Kaan'a sahip çıktı.

***

Hasılı kelam, hataları sevapları, artıları ve eksileri ile elbette tartışılması gereken bir ziyaret, sığ desenformasyonlara kurban edildi. Sosyal medyada muhalifler, algoritmaları arkalarına alarak, günlük zaferler kazandı ama günün sonunda kazançlı çıkan taraf hükümet oldu. Türkiye de çok önemli bir tartışmayı yine ıskaladı.

Gazze barış planı da aynı kaderi paylaşıyor. Gazze'de yaşanan bu katliamın son bulması için bu zamana kadar atılan en somut adım yine ideolojik saplantılarla değersizleştiriliyor. Zor bir dönemde, koşulların ideal olmadığı bir ortamda, akan kanın durmasına yönelik bir umut var. Türkiye etkin, muhtemelen öncü olarak bu anlaşmayı destekliyor. Bu umudu yeşertmek yerine, yine ideolojik saplantılar ve siyasi hesaplarla bu sürecin karşısında olmayı tercih eden insanlara artık ne denir bilemiyorum.