Sevilen şarkıların hikayeleri burada

Türkiye kitap konusunda AB ülkelerine göre fena bir yerde değil. Epey kitap yayınlanıyor. Kitap okuma oranı düşük ama kitap yayınlama ve hatta kitap satın alma oranımız yüksek. Tarihten kişisel gelişime kadar pek çok türde kitap yayınlanıyor ancak müzik konusunda yapılan yayınlar çok az.

MÜZİK YAYINCILIĞINDA GERİDEYİZ

Kitap yazmak çok değerli bir iştir. Geçmişte bende çok kitap yazdım özellikle müzik ve medya alanındaki araştırmalarımı kitaplaştırdım. Dürüst olayım yazdığım onun üzerinden kitaptan bir lira bile kazanmadım. Bazı kitaplarım çok iyi satış da yaptı. Burada bahsetmek istediğim konu satış veya para değil müzik yayıncılığının içinde olduğu vahim durum. Özellikle son on yıl ve pandemi sonrasındaki beş yılda müzikle ilgili çok az kitap yayınlandı. Bir iki tane biyografi kitabı dışında Türkiye ve dünyadan müzik içerikli kitap yayını çok az.

KONSERVATUVARLAR NE YAPIYOR

Türkiye'de müzik yayıncılığını özellikle takip ediyorum. Koca ülkede kaç tane konservatuvar var ama bir tane yayın yok. Mesela Bahçeşehir Üniversitesi ve Nişantaşı Üniversitesi çok iddialı konservatuvarlar açtı ama ortada müzik adına bir şey yok. Haliç Üniversitesini bir kenara koyuyorum çünkü onların konservatuvarı diğerlerine göre en başarılı olanı. Belki yayıncılık alanında onlar da pek bir şey yapmadı ama müzik endüstrisine çok sayıda insan yetiştirmeyi başardı. Peki bu kadar konservatuar eğitimi alan insan var, bu konservatuvarlarda bu kadar akademisyen var bunlar neden ellerine bir kalem veya bir klavye alıp bir kitap yayınlamıyor Hele akademisyenler yahu alanında bir eser yazar onu bastırırsın. Bastıracak paran olmasa da onu pdf olarak internetten yayınlarsın değil mi Benzer sıkıntı sporda da var. Ne akademide ne de sektörde yayın yok. Sonra da neden futbolda ve müzikte Türkiye sınırlarının dışına çıkamıyoruz diye ağlıyoruz.

Ne öğrencisinde hayır var ne akademisyeninde ne de araştırmacısında. Onlar bir ellerini taşın altına koymayınca iş bize kalıyor. Biz kimiz Naim Dilmener, Murat Meriç, Hakan Meriç, bendeniz ve adını unuttuğum birkaç kişi. Bu kişiler olmasa gelecekte müzik endüstrisine yönelik hiçbir miras kalmayacak.
Bu durum beni biraz demoralize etti özellikle pandemiden sonra psikolojik olarak düşürdü desem yalan olmaz. Bir ayağım akademide olduğu için sadece para düşünen kaliteli araştırmacı çalıştırmaya önem vermeyen üniversiteleri de görünce ne yalan söyleyeyim bir tık daha düştüm. Ama şükürler olsun ki bu alanda çalışmalarına hala devam eden bir müzik araştırmacısının bir kitabını gördüm. Adı Yavuz Hakan Tok. Uzun yıllardır tanıyorum onu müziği yürekten seven biri. Daha önce Bergen ile ilgili çok kapsamlı bir kitap yazmıştı. Pal FM'de nostalji müzik üzerine bir program yaparak yayıncılığa da merhaba dedi. Şu an Radyo D'de hafta sonları yayınlanan "Yeter ki Müzik Olsun" adlı programı hazırlayıp sunuyor. Aynı isimde bir de blogu var ve müzik adına birikim ve araştırmalarını bizlerle paylaşıyor.

BU HİKAYELER YAŞANDI ŞARKILAR BİZE KALDI

Hakan Tok bu yıl çok güzel bir sürpriz yaptı ve "Şarkı Hikayeleri" adında bir kitap yayınladı. Kitap Masa Kitap tarafından yayınlandı içi dolu bir kitap 236 sayfalık bir kitap. Kendi deyimiyle "Bu hikayeler yaşandı, şarkıları bize kaldı" mottosuyla hazırlanan bir kitap.
Kitapta popüler Türk müziğine damgasını vuran seksen şarkı hakkında hiçbir yerde bulamayacağınız hikayeler yer alıyor. Şarkıların nasıl yaratıldığı ve nasıl yayınlandığı anılar eşliğinde okuyabilirsiniz. Kitabın arka yüzünde yer alan bu paragraf kitabı çok güzel anlatmış: "Türkçe müziğin "Süperstar"ı Ajda Pekkan'ın sahne hayatı, kardeşine açtırdığı bir telefonla nasıl başladı Bir düğün gecesi Metin Oktay, Ümit Besen'i dinlemeseydi, "Nikâh Masası" efsanesi doğabilir miydi 80'ler döneminin ritmini belirleyen "Honki Ponki"nin sözleri ne anlama geliyordu Barış Manço'nun, Nazan Şoray için yazdığı "Nazo Gelin ayağına takar halhal" sözleriyle halhal modası nasıl başladı"
"Şarkı Hikayeleri"nin kapak tasarımı da müthiş olmuş. Tasarımı Tuğçe Budak Kılıç yapmış. İlk baktığınızda adam gibi bir müzik kitabı okuyacağınızı anlıyorsunuz. Altmışlar, yetmişler, seksenler ve doksanlara ait şarkıların yer aldığı kitabın bu özelliğini kapak tasarımından anlayabiliyorsunuz.
Hakan Tok bir gazeteye verdiği röportajda kitap ile ilgili "Kitabı yazarken çoğunlukla bildiğim hikâyelerin doğruluklarını teyit ettim, bazen de eksik bilgilerimi tamamladım. Mesela "Honki Ponki" şarkısının çıkış noktasını, o hikâyeyi bilmiyordum, hiçbir yerde de görmemiştim. Onu bulmak heyecan vericiydi." yorumunu yapıyor.

QR KOD İLE ŞARKILARI DİNLEYİN

Kitabın en güzel özelliklerinden biri kitapta hikâyeleri yer alan her şarkının yanında bir QR kod olması. Bu QR kodu cep telefonlarından okutanlar şarkının yer aldığı YouTube ve Spotify linklerine gidiyor ve şarkıyı dinleyebiliyor. Bu günümüzün teknoloji dünyası adına çok güzel bir fırsat. Geleneksel medyanın dijital medya ile yaşadığı yakınsama çok güzel bir biçimde uygulanmış. Kitabı okurken aynı anda dinlemek için telefonunuza QR kodunu okutuyorsunuz ve bir yandan kitabın ilgili sayfasını okurken diğer yandan da cep telefonunuzdan şarkıyı dinleyebiliyorsunuz. Peki kitapta hangi şarkılar var

Kitapta yok yok. Almışlar, yetmişler, seksenler ve doksanlara ait klasikleşmiş bu seçkiden benim size önereceğim seçki ise şöyle:
Samanyolu - Berkant Petrol - Ajda Pekkan
Artık Sevmeyeceğim - Neşe Karaböcek Nikah Masası - Ümit Besen
Her Yerde Kar Var- Adamo Ele Güne Karşı - M.F.Ö.
Ayrılanlar İçin - Timur Selçuk Geceler - Nilüfer
Olmaz Bu İş Olamaz - Semiramis Pekkan Kilim - Fatih Kısaparmak
Fabrika Kızı - Alpay Abone - Yonca Evcimik
Bir Teselli Ver - Orhan Gencebay Delikanlım - Yıldız Tilbe
Memleketim - Ayten Alpman Yas - Levent Yüksel
İşte Öyle Bir Şey - Erol Evgin Şımarık - Tarkan
Dilek Taşı - Gülden Karaböcek Kınalı Bebek - Demet Sağırıoğlu

Müziğe ve sanata meraklı olan herkesin bu kitabı edinmesini tavsiye ediyor ve Hakan Tok'u yürekten kutluyorum. Çok güzel bir çalışma çıkartmış. Bende bu çalışmadan örnek alacağım ve bana da motivasyon olacak bu kitap.