Muazzez Abacı da gitti

Muazzez Abacı da gitti

Türk sanat müziğinin yaşayan efsanelerinden Muazzez Abacı geçtiğimiz gün aramızdan ayrıldı. Abacı'nın aramızdan ayrıldığı gün çok anlamlı oldu. Alaturka müziğinin divası doğduğu gün yani 78'inci doğum gününde 12 Kasım'da vefat etti.

Muazzez Abacı yarım asrı aşan müzik yolculuğunda hem güçlü sesi hem de repertuvar derinliğiyle Türkiye'nin en saygın yorumcularından biri oldu. Sahne disiplininden yorum tekniğine, repertuvar seçiminden vokal estetiğine kadar uzanan o derin çizgide Abacı, klasik Türk müziğinin zarafetini modern dönemle ustaca buluşturan nadir isimlerden oldu ve adını tarihe altın harflerle yazdırdı.

1947 yılında dünyaya gelen Muazzez Abacı, erken yaşlardan itibaren müziğe duyduğu ilgi ve özel vokal yeteneğiyle dikkat çekti. Gençlik dönemlerinde aldığı klasik Türk müziği eğitimleri, onun hem makam bilgisi hem de geleneksel üslup hakimiyeti açısından güçlü bir temel oluşturdu. Bu eğitim, ilerleyen yıllarda Abacı'nın icrasındaki temiz entonasyon, güçlü nefes tekniği ve kusursuz geçkilerle kendini gösterdi.

SAHNEYLE BÜTÜNLEŞEN BİR KARİYER

1970'li yılların ikinci yarısında profesyonel olarak müzik hayatına adım atan Abacı, İstanbul ve Ankara'nın önemli gazinolarında sahne alarak kısa sürede büyük bir başarı kazandı. O, sahnede sadece şarkı söyleyen biri değil; bir duruş, bir zarafet ve bir müzikal otorite idi. Dönemin gazino kültüründe "kadife ses" olarak anılması hem renkli tınısının hem de dinleyiciye geçirdiği duygu yoğunluğunun bir sonucu oldu.

Kariyerine 1966 yılında Ankara Radyosunda başladı. 1973 yılında ilk plağı "Bir Sen Kaldın İçimde" Kervan Plak yapımcılığında yayınladı. Bu plağın getirdiği başarıdan sonra ardı ardına plaklar yayınladı. 1975 yılında As Plak'tan "Muazzez Abacı Söylüyor", 1975 yılında "Ölümsüz Eserlerle Muazzez Abacı" plağını yayınladı. 1978 yılında dönemin en büyük plak şirketi Yavuz Asöcal'a transfer oldu ve tüm plaklarını 1983 yılında o firmadan yayınladı. Seksenli yıllarda yayınladığı albümlerde Türk müziğinin çok seslileştirilmesinde önemli adımlar attı. 1983 yılında yayınladığı "Sevdiklerinizle Muazzez Abacı 83" albümünde seslendirdiği "Bir Sevgi İsriyorum", "Şarkılardan Fal Tuttum" ve Sezen Aksu klasiği "Firuze" albümde dikkat çeken şarkılar oldu. 1986 yılında yayınlanan "Şakayık" ve 1990 yılında yayınlanan "Vurgun" Abacı'yı plak dünyasında da zirveye taşıdı. Doksanlı yılların sonuna kadar albümler üretti. İki binli yıllarda albüm üretimini azalttı az ve öz albümler üretti biraz da inzivaya çekildi. 2014 yılında Ajda Pekkan ile bir alaturka albüm yayınladı. 2018 yılında da "Sezen'imin Şarkıları" adını verdiği ve Sezen Aksu klasiklerini seslendirdiği albümü yayınladı.

Kariyeri boyunca Türkiye'nin en önemli bestecileri ve söz yazarlarıyla çalışan sanatçı; klasik fasıl eserlerinden modern yorumlara, tangolardan arabesk etkili bestelerine kadar geniş bir repertuvara sahip oldu. Bu çeşitlilik, Abacı'nın sanatsal esnekliğini ve güçlü yorum kapasitesini göstermiştir.

Abacı, özellikle seksenli ve yıllarda Türk sanat müziğine yaklaşımda hem klasik tavrı sürdürmüş hem de modern aranjesiyle dönemin müzikal dünyasına uyum sağlamıştır. Bu sentez, onun geniş kitlelerle buluşmasını kolaylaştıran önemli bir etkendir.

ŞARKILARINDAKİ GİBİ BİR AŞK KADINIYDI

Muazzez Abacı müziği ile olduğu kadar özel hayatıyla da gündemde olmuştur. Önce 1965 yılında Abdurrahman Abacı adlı polis memuru ile evlendi. Bu evlilik 1970 yılına kadar sürdü. Son gününe kadar yanında olmak istediği kızı Saba bu evlilikten olmuştur. 1973 yılında avukat Attila Kurtbaş ile evlendi ve iki sene evli kaldı.

1980 yılında dönemin en meşhur kabadayılarından biri olarak anılan Hasan Heybetli ile evlenen Muazzez Abacı Heybetli ile hayatının en uzun gönül yolculuğuna çıkmıştır. 1983 yılında Heybetli'den boşanan sanatçı 1989 yılında Hasan Heybetli ile ikinci kez evlenmiştir bu evlilik 1993 yılına devam etmiştir. İşte bu 1980 ile 1993 yılları sanatçının hem gazinolarda yıldızının parladığı yıllar oldu hem de Hasan Heybetli yaşadığı uzatmalı aşkın magazin sayfalarında boy boy konuşulduğu yıllar oldu. Bu aşk seksenli yılların magazin medyasında en çok konuşulan aşklardan biri oldu. Her sahneye çıktığı gece sahne aldığı gazinoya 24 tane kırmızı gül yollayan Hasan Heybetli ile Muazzez Abacı'nın ilk evliliği cezaevinde kıyıldı. Bu her gün gazinoya yollanan 24 gül Heybetli'nin 24 saat boyunca Abacı'yı düşündüğünü simgelemekteydi. Heybetli & Abacı hani derler ya filim gibi aşktı. İnanılmaz ilginç hadiseyle doludur. Mesela evlendikten sonra eşi Muaazez Abacı'ya sahneleri bırakmasını söyler ve karşılığında ona çok daha fazla para vereceğini de ekler hatta bir gün Heybetli, Muazzez Abacı'nın evinin salonunu tomar tomar parayla doldurur. Evine gelen Abacı bunun eşi tarafından sahneyi bırakmak için yapıldığını iddia eder ve iddialara göre bu paraları pencereyi açıp sokağa atar. İşte böyle büyük ve içinde hem şiddet hem de tutku barındıran bir aşk olmuştur. Abacı'nın bu unutulmaz aşkı.

YORUMCULUKTA ÜSLUP VE TEKNİK

Muazzez Abacı'nın ses rengi, güçlü rezonansı ve uzun nefes kullanımı, onu döneminin en kuvvetli kadın yorumcularından biri yapmıştır. Makam geçişlerindeki ustalığı ve eserlerdeki dramatik dozajı doğru ayarlayabilme becerisi, onun yorumculuğunun temel taşıdır. Abacı şarkıları icra ederken ne yalnızca dramatik abartıya kaçar ne de duyguyu geri plana iter; dinleyici tam da olması gereken duyguyu alır.

Sesinin parlak tınısı, özellikle hüzzam, nihavent, kürdîlihicazkâr gibi makamlardaki eserlerde öne çıkar. Ayrıca arabesk tınılarla bezenmiş eserlerdeki güçlü işlenişi, onun halkla daha da iç içe geçmesini sağlamıştır.

Muazzez Abacı sahneye çıktığında salonu dolduran şey yalnızca sesi değil, aynı zamanda onun yıllar içinde oluşturduğu "sanatsal otorite"dir. Müzik dünyasında hem meslektaşları hem de eleştirmenler tarafından daima saygıyla anılan bir figürdür. Sanat hayatı boyunca aldığı ödüller, özel geceler ve sayısız onurlandırma, bu saygınlığın kurumsal ve toplumsal karşılıklarıdır.