88 milyon Euro değerinde mücevherlerin çalındığı Louvre Müzesi soygununda kullanılan vinç markası, bu olayı esprili bir reklam kampanyasına dönüştürdü, iyi mi
Firma "Mücevherlerinizi sessizce taşır" başlıklı reklam afişinde "İşlerinizin hızlı gitmesi gerektiğinde... Böcker Agilo, 230 V elektrikli motoru sayesinde 400 kiloya kadar olan hazinelerinizi 42 m/dk hızla, fısıltı kadar sessiz bir şekilde taşır."
Gerçekten sessizce taşıdıklarını tüm dünya gördü!
Zekice, esprili bir reklam olmuş.
Gerilla tarz reklamlar bazen tepki de çekiyor. Bu reklam için "Milli hazinelerimiz gitti, siz dalga mı geçiyorsunuz" diye tepki gösterenler oldu.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz klişesini geçtim, tepki çekmek bile artık reklamların etkisini artırıyor.
Bazı ajanslar tepki çekmeyi reklam stratejisi olarak kullanıyor.
Fransız halkı adına üzgünüm ama hırsızlar dünyanın en ünlü müzesine vinçle girerse elbette bununla dalga geçilir.
Vincin sahibi de reklamını yapar!
Yaratıcı zeka ve krizi fırsata çevirmek bu olsa gerek.
***
SUÇA KARŞI EMPATİ DERSİ
Mattia Ahmet Minguzzi cinayetinde mahkeme kararını tartışıyorken, Gaziantep'te 15 yaşındaki arkadaşı tarafından bıçaklanan 13 yaşındaki Fatih'in üç günlük yaşam savaşını kaybettiği haberi geldi.
Gözünü kırpmadan yaşıtlarını ya da kendilerinden küçükleri öldüren, Minguzzi olayındaki gibi işlediği suçu gülerek birbirlerine anlatanlara katil mi, yoksa 'Suça sürüklenen çocuk' mu diyeceğiz
Çocuk suçlarında hapis cezalarının artırılmasının gündemde olması güzel haber.
Umarım suçlu çocuk yetiştiren aileler de cezalandırılır ama sadece hapis cezalarıyla bu sorunu çözemeyiz!
Suç örgütlerinin çocukları tetikçi olarak kullanma vakaları da artıyor!
TÜİK'e göre, 2024 yılında güvenlik birimlerine getirilen çocukların karıştığı olay sayısı yüzde 9,8 artarak 612 bin 651 oldu.
Suça sürüklenen çocuk sayısı ise 2023'e kıyasla yüzde 13,3 yükseldi.
Çocuklar okulda eğitim görüp, parklarda oynamaları gerekiyorken birbirlerini bıçaklıyorlar!
Biz de çocukken kavga ederdik ama en kötü şey kafamızın taşla yarılması olurdu!
Çocukların suça karışmasının ekonomik, sosyal, kültürel birçok nedeni var.
Pek gündeme gelmeyen bir neden daha var; teknolojiyle büyüyen dijital çağın çocuklarındaki ekran bağımlılığı onların gerçek duygusal bağlar, hatta empati kurmalarını bile zorlaştırıyor.
Hep aile ortamını konuşuyoruz ama bu çocuklar okulda daha çok zaman geçiyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın çocuk suçlarındaki artışa karşı geliştirdikleri projeler var mı acaba
Benim bir önerim var; okullarda 'empati' dersi verilmesi.
Örneğin Danimarka'da ilkokul öğrencileri her hafta bir saat boyunca "duygusal konuşma" etkinliğinde buluşuyor.
Çocuklar sırayla yaşadıkları olayları anlatıyor, birbirlerinin duygularını dinliyor.
Mesela dayak yiyenle dayak atan çocuk arkadaşlarıyla birlikte bu zorbalıkla yüzleşiyor, tartışıyorlar ve birbirlerini anlamaya çalışıyorlar.
Danimarka'daki araştırmalar 'empati' dersinin öğrenciler arasında zorbalığı azalttığını, güveni ve kültürel farkındalığı arttırdığını ortaya koyuyor.
Danimarka gibi suç oranlarının çok düşük olduğu butik bir ülke bile çocukların şiddete yönelmemesi için müfredata empati dersi koyabiliyor.
Aileler, Milli Eğitim Bakanlığı ve öğretmenler şapkayı önlerine koyup neden suç çetelerine katılan ya da arkadaş katil olan çocuklar yetişiyor diye özeleştiri yapmalılar!
Şu soru da önemli; neden genelde aynı tipte giyinen ve aynı saç modeline sahip çocuklar arasından katiller, çete üyeleri çıkıyor
***
ÜÇ İL SUCUK YERİNE DİL YEDİ!
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın üç gön önce yayımladığı taklit veya tağşiş listesinde Afyonkarahisar, Kütahya ve Aksaray illerinde üretilen bazı sucuklarda, kanatlı eti ve sakatat (baş, dil, taşlık) kullanıldığı tespit edildi.

23