Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı

Anadoluhisarı kıyısında yer alan Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı, XVIII. yüzyılın sonlarında küçük bir yapı olarak ortaya çıkmış, XIX. yüzyıl başlarında Bağdadi üslupta yeniden inşa edilerek Osmanlı sivil mimarlığının seçkin örneklerinden biri hâline gelmiştir. Günümüzde yaklaşık 85 milyon dolar değer biçilen bu yalı, mimari ihtişamının ötesinde Osmanlı toplumunun sosyal ve bilimsel yönelimlerini de yansıtan bir tarih taşır. Dolayısıyla yapının anlamını kavramak için mimari düzenine ve tarihsel işlevine birlikte bakmak gerekir.

Yalının mekânsal organizasyonu, Osmanlı konut geleneğinin tipik ayrışmasını sergiler. Kuzey bölümü selamlık, güney bölümü harem olarak düzenlenmiştir. Özellikle selamlık kısmı kazıklar üzerine oturtulmuş, geniş salonun ortasına kadar denizin sokulduğu özgün bir tasarıma kavuşmuştur. Bu alanda açılan kapaklardan içeriye deniz süzülmekte, etrafına yerleştirilen limon ağaçlarıyla tabiatla mekân arasında estetik bir bağ kurulmaktadır. Ancak 1947 yılında Hekimbaşı'nın kızı Meliha Hanım tarafından yıktırılarak satılmasıyla bu bölüm ortadan kalkmış, yalının bütünlüğü bozulmuştur. Buna rağmen harem kısmı ayakta kalmış, Payidar Hanım'dan kızı Sakibe'ye, oradan da varislere intikal ederek günümüze kadar korunmuştur. Böylece yapı, aile bağları üzerinden aktarılan bir miras olarak sürekliliğini koruyabilmiştir.

SALİH EFENDİ

Salih Efendi, Karadeniz eşrafından hacı İsmail Efendi'nin oğludur ve 1816 yılında İstanbul'da doğmuştur. Osmanlının ilk tıp okulundan (Sultan II. Mahmut zamanında açılan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane) mezundur ve üç sultanın doktorluğunu yapmıştır. Çok gayretli ve başarılı bir kişilik olan Salih Efendi, çalışkanlığı sayesinde zaman içerisinde yükselerek Sultan Abdülmecit'in Hekimbaşı (o zamanın hekimbaşı, günümüzün sağlık bakanı) olmuştur.

Hekimbaşı Salih Efendi'nin şahsiyeti, esasında bu yalıya çok daha geniş bir anlam katmaktadır. Hekimbaşı olduğu dönemde Avrupa'da ve Osmanlı topraklarında müthiş bir veba salgını meydana geldiğinde, Osmanlı tıbbının önde gelen isimlerinden biri olarak 1866'da Galatasaray'da düzenlenen uluslararası karantina kongresine başkanlık etmiş, bu süreçte Avrupa'dan gelen bilim insanlarını da yalısında ağırlamıştır. Yalının bu buluşmalara sahne olması, Osmanlı'nın Batı ile kurduğu bilimsel ilişkilerin somut bir mekânsal karşılığını göstermektedir.

Diğer yandan yalının çevresinde oluşturulan büyük botanik bahçe, Salih Efendi'nin bilimsel merakıyla bütünleşmiştir. İstanbul'da benzeri az bulunan bu bahçe, çeşitli bitkilerin toplandığı ve yetiştirildiği bir alan hâline gelmiştir. Miras yoluyla büyük kızı Übeyde'ye geçen bahçe, 1966'da varisler tarafından satılmış, bu kayıpla birlikte yalının peyzaj bütünlüğü de zedelenmiştir.