Boğazın en pahalı yalısı: Şehzade Burhaneddin Efendi

İstanbul Boğazı'nın Rumeli kıyısında, Yeniköy sahilinin serin rüzgârına yaslanmış, zamanın akışına direnç göstermiş nadide yapılardan biri olarak duran Şehzade Burhaneddin Efendi Yalısı, mülkiyet devrinin, siyasî değişimlerin ve estetik anlayışın asırlık serüvenini taş duvarlarına, ahşap tavanlarına ve bahçe yollarına sindirmiştir.

Mimari bakımdan yalı, Boğaziçi'nin ahşap yapıları arasında ölçüsü ve işçiliği ile temayüz eder. Bodrum dâhil dört katlıdır, 3.633 metrekare kullanım alanına sahiptir, 64 odası ve 60 metre uzunluğunda rıhtımı vardır. Neo-barok etkiler, ampir üslup ve art nouveau dokunuşları aynı çatı altında buluşmuş; girişteki 650 metrekarelik büyük salon altın varaklı bezemeleriyle göz kamaştırmış; haremlik ve selamlık bölümleri, Türk hamamı, Boğaz'a nazır süit odaları ve balo salonları dönemin zarif yaşantısını aksettirmiştir. Çatı alınlığındaki "Ya Hafız 1328" kitâbesi, binanın manevî kimliğinin zamana dirençli bir işareti olarak yerini korumuştur.

Tapu kayıtlarının 1785 tarihli ilk satırlarında saatçi Hacı Panayot'un ismiyle başlayan bu hikâye, Osmanlı'nın muteber sarraflarından Varki Vartaks'ın eline geçmiş, onun ölümünün ardından icra hükmüyle yeni sahibine yönelmiş, 1887'de Hariciye Nazırı Ahmet Münir Paşa'nın uhdesine girmiştir.

Münir Paşa'nın vefatı üzerine yalı, Enver Paşa'nın annesi Ayşe Pervin ile Şükriye Ulviye Hanım'a intikal etmiş, ardından 1911'de Sultan II. Abdülhamid'in, kalbî yakınlık beslediği oğlu Şehzade Burhaneddin Efendi için satın almasıyla yeni bir kimliğe bürünmüştür. Böylelikle mülk, malikinin adıyla anılmaya başlamış ve hanedanın zarif yaşam kültürünü yansıtan bir merkez hâline gelmiştir. Cumhuriyet'e geçiş döneminde hanedana tanınan altı aylık satış imkânı içinde müşteri bulunamayınca, Şehzade ek mühlet talebiyle Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya müracaat etmiş, bu sürenin sonunda 1923'te Mısırlı Ahmet İhsan Bey'e satılmıştır.

Ahmet İhsan Bey döneminde (1944) restore edilmiş ve 1946'da Ahmet İhsan Bey'in vefatının ardından mülk, kızlarına miras kalmış ancak geçen yıllar içinde ihmal edildiği için harap olmuştur.

YENİDEN İHYA OLUYOR…

Yıllar sonra 1984'te Artvinli iş insanı Müfit Erbilgin, dünyanın farklı şehirlerinde yaşayan varislerden vekâletnameler toplayarak mülkü iktisap etmiş, 1989'a dek süren titiz bir restorasyonla yapının ihtişamını canlandırmıştır.

Paşabahçe cam işçiliğinin zarif örnekleri merdiven korkuluklarında yeniden hayat bulmuş, altın varaklı salonlar, rokoko tarzı süslemeler, yarım kemerli cumba pencereleri ve bahçedeki mavi çam, manolya ve palmiye ağaçları özenle ihya edilmiştir.