Yıllardır yazıyorsun hiçbir şey değişmiyor, niye bu kadar uğraş veriyorsun diyen dostlar var etrafımda. Zaman zaman bunu ben de düşünmüyor değilim ama geriye dönüp baktığımda, mevcut iktidarla aydınlık Türkiye'nin son 20 yılda her geçen yıl irtifa kaybettiğini görmek içimi yakıyor.
İktidar ne yazık ki, bu irtifa kaybının gerçek nedenini , Laik Demokratik Cumhuriyet'le hesaplaşmak, Türk Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti ve geleneklerini hala kavrayamamış ve içselleştirememiş olduğu gerçeğidir.
AKP yola çıkarken Sayın Erdoğan, 3 Ekim 2009'daki AKP'nin 3. Olağan Kongresi'nde " Biz millete efendi olmaya değil, biz millete hizmetkar olmaya geliyoruz. Çünkü her şeyin temeli insandır ve siyaset toplumun esenliği için yapılmalıdır. Artık siyasetin amacı belli kişi ve partilerin geleceğini garanti altına almak uğraşı olmaktan çıktı. Biz bu ilkeleri başardık" diyen Sayın Erdoğan'ın 23 yıllık ılımlı İslam'ın yönetiminde geldiğimiz nokta ortada. Tabii böyle bir iktidarla yönetilmek, toplumu geleceği açısından haklı olarak karamsarlığa itiyor.
Cumhuriyet'in kuruluşundan bu güne, ülke yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi olarak bu denli büyük bir irtifa kaybetmediği gibi, uluslararası da bu denli yalnızlığa itilmemişti. Bu yalnızlık nedeniyle, sorunlar her geçen gün daha sıkıntılı bir hal alıyor. İşimiz zor, ülke içinde iktidar ve muhalefetin kayıkçı kavgası durumu daha da zora sokuyor. Nasıl buralardan çıkacağız Bir yandan batı emperyalizmi , özellikle Suriye'nin kuzeyinde bir katiller ordusunu, diğer yandan Yunanistan'ı, İsrail ve Güney Kıbrıs'ı silahlandırmasıyla bize göz dağı veriyor. Yetmiyor, emperyal oyunlar ve desteklerle Akdeniz'de neredeyse bizi Antalya Körfezi'ne sıkıştırılmaya çalışılıyorlar.
Tüm bunlar yaşanırken içeride, Gazze'deki soykırım için Katil Netanyahu denirken, 40 yılı aşkın bir süredir 50 bin kişinin bebek katiline "kurucu önder", her gün onlarca gözaltılar, şiddet, açlık, yoksulluk, adaletsizlik, korku, kadın cinayetleri ve karamsarlık, yaygın bir ruh hali olarak yansımaktadır.
Değerli Okurlar; 60 milyon insanımızın yokluk ve yoksullukla kıvrandığı şu günlerde AKP iktidarının, gerçek gündeminin yurttaşının çektiği ekonomik sıkıntı olması gerekirken, her gün yeni gündemlerle unutturulmaya çalışılıyor. Milyonlarca asgari ücretliyi ilgilendiren rakam açıklandı. 2026 yılı asgari ücret "28.075 TL". Verilen karar tam bir hüsran. Bu miktar açlık sınırının altında. Yoksulluk sınırı ise 100 bin TL'yi aştı.
Dört kişilik bir aile, bu maaşla ne yiyecek ne içecek, nasıl ısınacak, nasıl kira verecek ve nasıl elektrik parası ödeyecek Henüz daha asgari ücretli, zamlı maaş almadan, anında gıda maddeleri zamlandı.
Bu asgari ücret belirlenmesinde, hiçbir emekçi, sendika temsilcisi katılmadan Sayın Çalışma Bakanı, 4 yardımcısı ve bürokratlar birlikte belirledi. Miktar, yukarıda günler evvel belirlenmişti ama zam miktarı açlık sınırı altında kaldığı için Sayın Erdoğan açıklamayı Bakana yaptırdı.
Ülkeme bayılıyorum. Açlık sınırı altında asgari ücreti açıklayan Çalışma Bakanlığının DÖRT yardımcısının maaşları….

3