Tasarruf tedbirleri denmişken

Önceki gün birtakım tasarruf tedbirleri açıklandı.

Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek konuştukça uzun zamandır aklımda feveran eden birkaç hususa değinmesini bekledim lakin söz etmedi. Bahsedilen tedbirlerin büyük çoğunluğuna katılmamak mümkün değil elbette.

Mesela servis meselesi

Ülkenin en kalabalık memur kesimini oluşturan öğretmenlerin hiçbir zaman servis keyfi ve imtiyazı olmadı. Öğleyemeği de! Olmasın da. Ancak çeşitli bakanlıklarda, belediye ve kuruluşlarda yüz binlerce memur bu servis nimetinden yararlandı bugüne kadar. Şimdi bu nimeti askıya alıyorlar. Doğrusu da bu.

Mamafih birkaç memur kesimi var ki üniformalı memurlardan, yani polisimiz, askerimizden söz ediyorum. Bu tasarruf tedbirlerine onların servisleri de dâhil mi bilmiyorum. Dahilse şayet bu asla kabul edilemez. Bu memurların üniformalarla toplu taşıma araçlarına binmesi güvenlik açısından kesinlikle doğru değildir şık da değildir.

Mesela ders kitapları meselesi

Yıllardır her eğitim öğretim senesi başında 20 milyona yakın öğrenciye ders kitapları ücretsiz dağıtılıyor. İki çocuğum var ve ben de yararlanacak olmama rağmen, en başından beri bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Neden

Çünkü bedava verilen bu ders kitaplarını öğretmenlerin ezici çoğunluğu muhtevayı beğenmediğinden derste kullanmıyor, yararlanmıyor! Sene başında sıraların üzerinde bir kere oturan o kitaplar bir daha okula uğramıyor! Zaten öğrenci, para vermediği için bir kıymeti de kalmıyor. Ya sıraların altına koyup gidiyor ya servislerde bırakıyor ya da geri dönüşüm kutularına atılıyor. Bu millîservettir oysa. Bu yoksul milletin paralarıdır.

Bizim kuşak, ders kitaplarını para vererek satın aldı. Hatırlıyorum, okulların açıldığı ilk hafta o kitaplar satın alınır, özenle ciltlenir üzerine de etiket yapıştırılırdı. Niçin Kaybolmasın, yırtılmasın, yıpranmasın diye. Hatta yoksul öğrenciler gidip eski ders kitaplarını sahaflardan daha ucuza alır hiç de yadırganmazdı. Ders kitaplarının bir kıymeti ve ehemmiyeti vardı.

Meselakendim abilerimin kitaplarıyla okudum. Hiç unutmuyorum. Merhum Nihat Sami Banarlı'nın yazdığı Türk Dili ve Edebiyatı kitabında en büyük abimin ismi yazılıydı ve ondan sonra iki abim de bu kitapla o dersi geçmişti. Sonra da ben!

Çünkü bu ders kitapları altın değerindeydi. Para verilerek alınıyordu!