Türk Dünyası'nda Repressiya

Genç kuşaklar "Türk Dünyası" denince bugün bağımsızlığını kazanmış Türk Cumhuriyetlerini tarif ediyorlar. Sovyetler Birliği, Bolşevizm, Marksizm, Komünizm, Leninizm, Stalinizm kavramları onlar için hiçbir şey ifade etmiyor ne yazık ki!..

Oysa 35 yıl öncesine kadar ne bu Türk Cumhuriyetleri bağımsızdı ne de Türk toplulukları birbirinden haberdardı. Bugün Allah'a şükürler olsun ki ayakları yere basan bir Türk dünyası telakkimiz var artık.

Asırlarca gâh Çarlık gâh Sovyetlerin hâkimiyetinde kalan Türk toplulukları, Sovyetler Birliği'nin baskıcı rejiminin altında en büyük imtihanı yaşadı. Özellikle Stalin döneminin "Repressiya" adı verilen kanlı ve ağır baskıcı rejiminde milyonlarca insan hayatını kaybetti. Bilhassa Türk aydınlarının soyu kurutuldu.

Türk topluluklarına önderlik yapan ve yapacak bütün aydınlar farklı yöntemlerle sistematik bir şekilde tutuklandı, zindanlara atıldı, ağır cezalara çarptırıldı. "Büyük Tasfiye" adı verilen bu dönemde özellikle önder kabul edilen Türk aydınları çeşitli suçlamalarla yargılanıp kurşuna dizildi.

Türk Dünyası'nda Repressiya konusunu zaman zaman kimi yazarlar, gazeteciler ve akademisyenler bireysel çalışmalarla gündeme getirseler de Türk kamuoyunun ezici çoğunluğu hâlâbu vahşeti, bu zorbalığı yeterince bilmiyor.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) geçtiğimiz günlerde bendenize birbirinden kıymetli üç önemli kitap gönderdi. Bu kitaplar; "Türk Dünyası'nda Repressiya", "Doktor Sadık Ahmet" ve "Göçmen Babası Mümin Gençoğlu"...

YTB'nin hazırladığı "Türk Dünyasında Repressiya" adlı kitap gerçekten de büyük bir boşluğu doldurdu. Kitapta çok sayıda makale var. Neredeyse bütün Türk topluluklarının yaşadığı Repressiya, bölge bölge kaleme alınmış. Bu kıymetli kitabın editörlüğünü Prof. Dr. İbrahim Dilek yapmış.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy kitabın ön sözünde şunları söylüyor:

"SSCB Gizli Polis Teşkilatı'nın (NKVD) on dört paragraftan oluşan ve sorgu komiserlerine sınırsız yetkiler veren dönemin ceza Kanunu'nun mahut 58. maddesine dayanarak gerçekleştirdiği bu uygulamalarla, sıradan vatandaşların yanı sıra on binlerce Türk münevveri de 'halk düşmanı', 'pantürkist', 'panislamist' gibi asılsız ithamlarla yargılandı, infaz edildi, kamplara yollandı..."

Kitabın sunuş yazısını kaleme alan YTB Başkanı Abdullah Eren'in şu sözleri çok önemli: