Çevre Bakanımız Murat Kurum

Sayın Murat Kurum yeniden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı oldu.

Şahsen bu gelişmeye sevindim. Bu isabetli karar hayırlı uğurlu olsun. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı zannımca yarınlarımızı, sağlığımızı, mutluluğumuzu direkt etkileyen çok hayati bir bakanlık.

Açıkçası yerelde çevre konuşundaki hassasiyetlerimizi, eleştirilerimizi anlatacağımız bir muhatabımız yok yazık ki. Bu hayati konuda ısrarla yanlış bulduğum meseleleri yazmaya devam edeceğim zira Türkiye'de geniş halk kitlelerinin çevre bilinci konusunda eksi noktada olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Peki neden

Çünkü ülkemizde devlete ait orman, dağ, mera gibi topraklar dışında kalan hemen hemen her toprak parçası bireysel mülk ve bu da mülk sahibine, mülkleri hakkında sınırsız hareket alanı tanıyor.

Ülkemizdeki köy, mezra, kasaba, ilçe ve şehirlerimizin bu denli dağınık olmasında bu bireyselliğin önemli payı var. Bu dağınıklık özellikle de belediyelere çok ciddi ekonomik yük getiriyor. Belediyeler bu yükü omuzlamak zorunda zira bu yatırımları oya tahvil etme durumu var. Ne kadar hizmet o kadar oy! Ancak bu yatırımlar arasında, vatandaşın lehine devletin aleyhine alınan kararlarda çok hayati hatalar ve bilinçli yanlışlar, ihanetler de barınıyor.

Deprem bölgelerinde gördük işte. Asla imara açılmaması gereken alanlarda o imar iznini kim veya kimler verdi Oralara o çürük binaları kim inşa ettirdi Bu kararların altında kimlerin imzası vardı Hiç kuşkusuz yerel yönetimlerin!

Yerel yönetimlere ülkenin geleceğini ilgilendiren hayati kararlarda bu denli geniş yetkiler verilmesi yanlıştır! Belediyelerde görev alan yetkili kişilerin ne yazık ki ne çevre bilinci ne de yarını düşünerek karar alma kriterleri vardır. Eş dost, hısım akraba, benim adamım, senin adamın denerek bu güzel ülke coğrafyası tabiri caizse yağmalanıyor!

Üzülerek söylüyorum, şahsen beğendiğim, yaşamayı hayal ettiğim çevre ve estetik kriterlerime uyan tek bir şehir yok Türkiye'de! Büyük şehirlerin içinde göklere uzanan beton yığınları, boğulacakmışız hissini veren daracık caddeler, sokaklar, her geçen gün artan kalabalıklar şehirlerimizi ürkütücü kılıyor!

Önce şehirlerimiz yağmalandı, betona gömüldü. Şimdi de yeni bir furya çıktı. Ormanlık ve meyve bahçelerine bungalov dikme, müstakil ev yapma modası çığırından çıkmış durumda. Bahçelerini, bağlarını kata verip koşa koşa apartmanlara yerleşenler şimdi de geriden geriye dönüp bungalov yapma sevdasına bu kez tarım arazilerine zarar veriyor.