Koç'un seçim kozları!

Futbol taraftarlığı, duyguların ön planda olduğu bir kavramdır. Mantık, rasyonel düşünce gibi kavramları, taraftarlık içine oturtmak zordur ve hatta imkansıza yakındır. Bu yüzden normal yaşamında verdiği akla yakın kararlarla tanıdığınız bir dostunuzu tuttuğu futbol takımıyla ile ilgili ileri sürdüğü saçma fikirlerle ayıplamayın. Dünyanın her noktasında koyu futbol taraftarları böyledir. En iyi futbolcu, en iyi teknik direktör, en iyi yönetici onlardır.
Futbol yöneticiliği ise farklıdır. İster gönüllü olarak yapılsın ister profesyonel olarak, duygular değil kulübün çıkarları ön plana çıkmalıdır. Kritik olan nokta, kulübün bir futbol stratejisinin olmasıdır. "Bakın işte taraftarın istediğini yaptım" demek kolaya kaçmak olur.
Fenerbahçe'de Ali Koç yönetiminin Aziz Yıldırım'dan görevi devralırken verdiği görüntü, "Daha çağdaş" bir yönetimdi. Ne var ki ilk tökezlemenin ardından art arda panik kararlar işleri daha büyük sıkıntıya soktu. Fenerbahçe, girmesi beklenen çağdaş yönetimden çıkıp tek adamın günlük sinir katsayısına bağlı bir yönetim biçimine döndü.
Sadece son 2 yılda yaşananlar, hem de şampiyonluğa yaklaşılmasına rağmen, doğru planlardan bile anında vazgeçişlerle işi daha çapraşık hale soktu.
Jose Mourinho, bir yandan tarihin en başarılı teknik adamlarından biriyken diğer yandan da en zor kontrol edilebilenlerden. Ona anlattığınız ve basın toplantılarında kullanma şansı verdiğiniz, "Galatasaray'ı kollayan yapı" düşüncesi, bir süre sonra onun elinde farklı bir malzemeye düşündü. Geçen sezon kupa maçının sonunda Okan Buruk'un burnunu sıkarak Mourinho, tüm Galatasaray camiasını hocasının etrafında birleştirdi.