Son birkaç haftadır Türk sporunda büyük heyecan var. Kadın Voleybol Milli Takımı'nın Dünya Şampiyonası'nda kazandığı gümüş madalyası ve ardından Erkek Basketbol Milli Takımı'nın 24 yıl aradan sonra Avrupa Şampiyonası'nda finale yükselişi... Büyük paraların harcandığı, emeklerin verildiği futbolda gelmeyen üst düzey uluslararası başarı arka arkaya iki salon sporundan geldi.
Kadın voleybolunu zaten biliyoruz. 2003'teki Avrupa ikinciliğinin ardından ülke çapında öyle bir hava yaratıldı ki, aileler kızlarını voleybol altyapılarına götürdüler. Bu geniş havuzda doğru eğitim, eğitilen sporcuların üst yapıya doğru şekilde kazandırılması ve milli takımlardaki doğru yapılanma sürekli bir başarıyı beraberinde getirdi.
Sadece milli takımlar seviyesinde değil, kulüpler seviyesinde de Avrupa ve Dünya şampiyonluklarına imza attık. Filenin Sultanları gerçek anlamda bir dünya markası haline geldi. Avrupa Şampiyonluğu, dünya ikinciliği, Voleybol Uluslar Ligi şampiyonluğu ve olimpiyat dördüncülüğü bu takımın oyuncuları değişse bile nerelere varabileceğini bize gösterdi. Böyle olunca toplumun onlara olan güveni ve saygısı, tabii ki büyük sevgisi büyüdü.
Basketbolda yıllardır yapılan büyük yatırımlar var. Ancak zaman zaman organizasyonlarda yapılan yanlışlar, altyapılarda yaşanan sıkıntılar, milli takımın o potansiyelini parkelere yansıtmasını engelledi. Kulüpler bazında Fenerbahçe ve Efes'in aldığı EuroLeague şampiyonlukları milli takımı sürükleyemedi. Ama dünya basketbolunun vitrini olan NBA'de süper yıldız kategorisine girmeye hazırlanan Alperen Şengün'ün varlığı, arkasındaki oyuncu grubunun ona olan uyumu ve tabii ki Ergin Ataman gibi Avrupa'nın sayılı koçlarından birisinin varlığı nihayet 12 Dev Adam'ı büyük bir güç haline getirdi. Letonya'daki Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda ortaya konulan performans tarihe geçecek nitelikteydi.
2001'de Avrupa Şampiyonası'nda ve 2010'da Dünya Şampiyonası'nda kendi evimizde final oynamıştık. Ama turnuvalar başka ülkelere gittikçe performansımız düştü. Bu kez ülkeden çok uzakta, harika bir takımla, harika bir macera yaşıyoruz. Almanya ile oynayacağımız finalin sonucu ne olursa olsun bu takım gösterdiği performansla kalplere girmiştir. Belki de birçok küçük çocuk tıpkı bu oyuncuların 2001 ve 2010 takımından esinlendiği gibi onlardan esinlenip basketbol altyapılarında kendilerini göstermeye başlayacak. Bu da ülke sporu adına çok önemli.