Yeter ki geçmiş inatlarınızdan vazgeçin...

Sayın Cumhurbaşkanı;

Son seçiminizi kaybetmiş olmanız hem sizin hem de ülkenin geleceği için bir fırsat, bir şans olabilir...

Bütün sorun:

Bunu idrak edip edemeyeceğiniz...

Ülkenin ve halkımızın geleceğini siyasi geleceğinize tercih edip etmeyeceğiniz...

Sayın Cumhurbaşkanı...

Türkiye ekonomisi, finans, turizm ve bilhassa ticaret alanında yükselen yeni umutların yeşerdiği topraklar olacak...

Bu sadece benim kişisel görüşüm değil...

Küresel pek çok (Türkiye için yeterli sayıda) yatırımcı da benim bu görüşlerime paralel umutlar besliyorlar...

Özel sektör banka ve şirketlerin, küresel likidite ve kur dalgalanmaları gibi çalkantılı bir ortamda bile gelişmelerini sürdürmeleri...

İhracatçıların bütün zorluklara göğüs gererek yıllık ihracat rekorlarını tazelemeleri:

Ekonominin ve aktörlerinin dirençli olduklarını göstermekle kalmıyor...

Türkiye ekonomisi için küresel yatırımcılara da yol gösterici oluyor...

Enflasyonist baskıları dizginlemek için tercih edilen ve ısrarla sürdürüleceğine inandığım politikalar sayesinde:

Kredi notumuz yükseliyor...

Sendikasyon kredilerinin faiz oranları düşüyor...

Kredilerin önündeki engeller...

Alevlenen jeopolitik gerginlikler...

Ve...

Diğer ülkelerdeki ekonomik durgunluktan kaynaklanan tehditler gibi:

Yerel ve küresel sorunların halen varlığını sürdürmesi:

Geleceğe umutla bakmamızı engellemiyor...

Tek şartla...

O şart ne mi..

Mutlaka biliyorsunuz ama yine de ve bir kez daha tekrarlayayım:

Hukukun üstünlüğü ilkesine dönüş yapmanız...

Bağımsız yargının önünü açmanız...

Sizin "anarşist" bizlerin ise "düşünen özgür insan" olarak tanımladığımız yurttaşlarımızın tahliyesine imkân vermeniz...

Yıllardır sürdürdüğünüz kişisel inatlarınızdan vazgeçmekle ne kadar doğru yaptığınızı hep birlikte göreceğiz...

Kaybettiğiniz seçimin nasıl hayırlara vesile olacağına da tanık olacağız...

Yeter ki:

Geçmiş inatlarınızdan vazgeçin...

Yeter ki:

Ekonomiye ve ekonomi bilimine müdahale etmeyin...

GÜNÜN SÖZÜ

"İnsanın en büyüğü, en yüksek mevkide iken tevazu gösteren, kudret sahibi iken affeden ve kuvvetli olduğu vakit adaletle hareket edendir...".

Abdülmelik B. Mervan

YOLA ÇIKILANLARLA YOLDA BULUNANLARIN KAVGASI MI

"Adalet ve Kalkınma Partisindeki Ak Partililer kovuldu...

Onların yerini:

AKP'liler aldı...".

Tırnak içindeki teşhis bana ait değil...

İktidar partisinin:

"Adalet ve Kalkma Partisi" olarak dillendirildiği dönemde milletvekilliğini yapan bir siyasetçi söylemişti diye hatırlıyorum...

Peki...

Hatırlatmak nereden aklıma geldi..

Anlatacağım...

Canlarım...

Bildiğiniz gibi siyasî ve iktisadî kavgalar:

Sosyal medya üzerinden yapılıyor...

Hatta:

Medya kavgaları da artık gazete köşelerine taşınmıyor...

Kim kime, "çakmak" istiyorsa...

Bunu sosyal medya hesabı üzerinden yapıyor...

Son günlerin "en azılı" kavgaları:

"Adalet ve Kalkınma partililer" ile...

"AKP'liler" arasında yaşanıyor...

"Adalet ve Kalkınma partililer", partinin müzmin genel başkanı Erdoğan'ın yola çıkarken yanında olanlar...

"AKP'liler" ise:

Yolda giderken buldukları...

Erdoğan, yola çıkarken yanında olanları partiden kovdu...

Yoluna, yolda bulduklarıyla devam etti...

Bu bir iddia...

Yani:
Mutlak doğru bir durum tespiti değil...

Çünkü...

Kendisini halen "Erdoğan'la yola çıkanlar arasında" gösteren Mücahit Binici (Atatürk'e düşmanlığı ile bilinen Yavuz Bahadıroğlu'nun oğlu):

Erdoğan'ın yolda bulduklarından AKP İzmir milletvekili olarak ıstakoz yiyen Şebnem Bursalı'ya:

"Milletimiz geçim sıkıntısındayken, millet çareler ararken, devletimiz dişini tırnağına takmış ekonomiyi düzeltmeye çalışırken, siz gidip Monaco'da ISTAKOZ yiyemezsiniz, hadi yediniz bunu paylaşamazsınız! 'Partimizden defolup gidin kardeşim' konu bu kadar basit" diyerek:

Acayip geçirdi. (Tercümesi, ağır ve aşağılayıcı eleştiri...).

Efendim...

Tabii ki bunu durduk yerde yapmadı...

Elbette bir sebebi var...

Bilenler biliyor...

Bilmeyenlere ben bir diğer yazımda hatırlatayım canlarım...

NE VAR BUNDA..

Şebnem Bursalı özünde dünyevî (Seküler) yaşayan bir gazeteci...

Türbanı veya başörtüsü yok...

"Erdoğan'a yaranmak" amacıyla da olsa tesettüre girmedi...

Yani...

Ne yaşamı benziyor Erdoğan ve yol arkadaşlarına...

Ne giyimi...

Ne de inancı...

Ama...

Öylesine "etkili yandaşlık" yaptı...

Öylesine "yalaka" haber ve yorumların altına imza attı ki vakti zamanında:

İzmir milletvekilliğini kaptı...

15 Temmuz'un baş rol oyuncularından Hande Fırat'ın bile milletvekili yapılmadığı...

Hatta:

Milletvekilliği adaylığı dahi teklif edilmediği hatırlandığında:

Bursalı Şebnem'in yalakalık ve yandaşlık ölçüsünün nasıl da zirve yaptığı daha iyi anlaşılır...

Canlarım...

İşte bu:

Soyadı