Kendi sorumu cevapla-madan önce...
Anlatmak istediklerimi anlatayım...
Sonunda cevabımı vereyim...
Türkiye uzun zamandır "yüksek enflasyon" ortamında yaşıyor...
Kabul ama...
Meselâ...
Yüksek enflasyonun çok daha kötüsü olan hiperenflasyon yaşamıyor...
Nedir hiperenflasyon..
Kısaca tarif edeyim:
Hiperenflasyon genelde:
Aylık enflasyonun 50'den fazla olması demektir...
Peki...
Bizim dünya güzeli ülkemizde aylık 50 enflasyon var mı..
Tabii ki yok...
Bizim yıllık enflasyonumuz 50'nin üzerinde kabul ama...
Aylık enflasyonumuz:
4'ün bile altına düştü...
"Hiperenflasyon olursa ne olur" diye soranlarınız olabilir...
Bir örnekle anlatmaya çalışayım...
Meselâ, ev satın almak için 5 milyon lira borçlandığınızı...
Ve...
Enflasyonun aylık 50'ye yükseldiğini düşünün...
Borçlandığınızın üçüncü yılın sonunda:
Bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı kalmasa bile...
Fiyatı 5 milyon liranın üzerine çıkacaktır...
Eğer ülkede eşelmobil sistemi uygulanıyorsa...
Memur ve emekli maaşları milyarlarla ölçülecektir...
1990'lı yıllarda Türkiye bunu yaşadı meselâ...
Bu durumda...
Evinizi krediyle alırken verdiğiniz 5 milyon liralık ipotek...
Bir fincan kahve fiyatına düşecektir...
Yani...
Size bu kadar parayı borç olarak ve sabit faizle verenler:
Şanslarına ve kaderlerine lânet okuyacaklardır...
Demek istemem o ki:
Hiperenflasyon yaşandığında borçlular kazanacak...
Alacaklar perişan olacaktır...
Keza...
Birikimlerini ulusal para olarak yastık altında tutanlar...
Ya da sabit faizle bankaya verenler...
Bir yıl önce sahip oldukları servetin binde birine ancak sahip olabilecekler...
Ama...
Birikimlerini gayrimenkulde...
Rezerv parada (Dolar, Euro, Sterlin...).
Ya da...
Kıymetli madenlerde tutanların:
Servetlerinde ve satın alma güçlerinde hiçbir azalma olmayacaktır...
Peki...
Özel sektör çalışanları ne olacak..
Sendikalı olanlar veya halen sendikalı kalabilenler...
Emeğin pazarlık gücünü kullanıp eşelmobil uygulamasına katılabilecek ve fakat...
AKP milletvekilinin madeninde...
Ya da Lübnanlı şirketin sucuk fabrikasında olduğu gibi sendikalı olamayan milyonlarca emekçi:
Sokaklarda dilencilik yapacaklardır...
Günün sözü"Hiperenflasyon, bir ay önce ödediğiniz berber ücretini bu defa bahşiş olarak ödemenizdir...".
Memduh Bayraktaroğlu
Savaşlar neden olurÖzgün senaryosunu Erich Segal'ın yazdığı, Arthur Hiller'in yönettiği "Love StoryAşk Hikâyesi" adlı filmin, Francis Lai tarafından bestelenen müziği:
"Nereden başlasam bu aşk hikayesini nasıl anlatsam" sözleriyle başlıyordu...
Ben de ekonomi konularını yazarken sık sık:
"Nereden başlasam, 'savaş' dediğimiz şeyin ülkelerin servetlerinin el değiştirmesinden başka bir şey olmadığını nasıl anlatsam" diye düşünürüm...
Neden böyle düşünürüm..
Tarih bilgimden...
Ne demek mi istiyorum..
Kısaca örnekleyeyim...
Roma İmparatorluğu beşinci yüzyıldan itibaren çöküşe geçti...
Çöküşün temel sebebi israf ve ekonomideki radikal değişikliklerdi...
Ostragotlar İtalya'ya...
Vandallar Kuzey Afrika'ya...
Vizigotlar İspanya'ya...
Franklar da Galya'ya yerleşmeye başlayınca...
Roma'ya buralardan gelen vergi gelirleri hızlı yok oldu...
Ağırlıklı olarak paralı barbar askerlere dayanan Roma ordusu bu durumun etkisiyle dağılma noktasına geldi...
Roma topraklarının yeni sahipleri, vergi toplamayı karışık bir iş olarak görüyorlardı...
Dahası...
Germen liderler ele geçirdikleri toprakların bir kısmını:
"Vergi muafiyeti" uygulayarak kendilerine destek veren diğer şeflerin kullanımına bırakıyorlardı...
Bu da ekonomik açıdan kontrol altında tuttukları toprak parçasının her geçen gün azalmasına sebebiyet veriyordu...
Öyle ki...
Kâğıt üzerinde Galya'nın hâkimi kabul edilen Frank krallarının geliri çoğu zaman:
Paris-Orleans hattında doğrudan kendisine bağlı toprakların gelirlerinden ibaret kalıyordu...
Bu durum:
Avrupa ekonomisinin küçülmesine...
Zanaatın durma noktasına gelmesine...
Tüketim alışkanlıklarının değişmesine yol açtı...
Şehirler boşalırken...
Taşrada:

123