Tarih: 6 Aralık 1997...
RP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Siirt'te (Eşi Emine Hanım'ın doğduğu şehir) düzenlenen bir açık hava toplantısında kürsüye geldi ve...
Ziya Gökalp'e ait "Asker Duası" isimli şiiri okudu...
Dönemin, durumdan vazife çıkaran kökten laikçi bir savcısı şiirde geçen:
"Minareler süngü, kubbeler miğfer; camiler kışlamız, müminler asker" mısraında suç buldu...
Ve:
"Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla Erdoğan aleyhinde soruşturma başlattı...
İfadesine başvurulan Erdoğan yargılandı:
10 ay hapis cezasına çarptırıldı...
Belediye başkanlığı düşürüldü...
Siyasî yasaklı oldu...
O günlerde, Ankara merkezli "BTV" isimli bir TV kanalında haftada bir gün ve 2 saat süren canlı yayın yapıyor, ÖNCÜ Gazetesinde de her gün yazıyordum...
Yazılarımda ve TV yorumlarımda Erdoğan'ın yargılanmasının hukuki değil siyasî olduğunu iddia ediyor...
Bu tür siyasi baskıların aksi netice vereceğini savunup:
"İnançlarından ve düşüncelerinden nefret ettiğiniz bu adamdan gereksiz bir siyasi kahraman yaratacaksınız" diyordum...
Bir gün, VIP yolcuları (O günlerde VIP uçuyordum) uçağa götüren midibüste Erdoğan, Binali Yıldırım ve Melih Gökçek'le karşılaştım...
Erdoğan henüz görevdeydi...
Boynuma sarıldı:
"Beni öyle haklı ve doğru savunuyorsunuz ki teşekkür ederim" deyince:
"Ben sizi savunmuyorum, yargının yaptığı adaletsizliğe karşı koruyorum" dedim...
26 Mart 1999'da girdiği cezaevinde dört ay on gün kaldıktan sonra 24 Temmuz 1999'da tahliye edilen Erdoğan, hiç vakit geçirmeden, SP (Kapatılan FP'nin yerine kurulmuştu) dışında yeni bir siyasi parti kurmak için çalışmalara başladı...
Bu konuyu uzun uzun anlatmanın gereği yok...
ABD destekli parti elbette:
"Laiklik ve Atatürk'le kavgası olmayan, Müslüman demokrat görünümlü, ABD ve AB ile uyumlu, sosyal adaleti savunan" siyaset yapacağını açıklıyordu...
Ve canlarım...
Sol ya da sağ merkez partiler öyle hatalar yapıyorlardı ki...
Halkın önemli bir kısmı onların (Merkez sağ ve solun) yerine:
"Çalmayacak, ihalelere fesat karıştırmayacak, hiç kimsenin dini ve siyasi inancına müdahale etmeyecek, gelir dağılımında adaleti sağlayacak" bir parti arayışındaydı...
AKP işte o şartlarda kuruldu...
Siyasi yasaklı Erdoğan seçimlerde milletvekili adayı olamayacaktı ama genel başkan olmasında kanuni bir kısıtlama yoktu...
Devlet Bahçeli'nin tüm hükümet ortakları ve muhalefet patilerinin siyasî intiharı niteliğindeki "erken seçim" çağrısı sonrası Meclis erken seçim kararı aldı...
Erdoğan'ın genel başkan ve siyasi mağdur olarak yönettiği AKP sadece 34.28 oy, 363 milletvekiliyle birinci parti oldu...
Şimdi...
Tarih tekerrüre doğru gidiyor...
Bu defa, siyasi mağdur İmamoğlu...
Siyasi zalim ise Erdoğan olacak...
İmamoğlu'nun seçim çalışmaları boyunca sürekli yanında bulunacağı (Büyük ihtimalle) eşi Dilek İmamoğlu ilk turda cumhurbaşkanı seçilecek...
Ve cumhurbaşkanı olarak ilk icraatı...
Hızlı bir yeniden yargılama yöntemiyle eşinin siyasî yasağını kaldırtmak ve...
Cumhurbaşkanlığı yetkisini kullanarak erken seçim kararı almak olacak...
Seçimlerden İmamoğlu (Belki de) 65'leçıkacak...
Bir önceki paragraf tabii ki kehanet gibi canlarım ama değil...
Çünkü tahmin yapmadım...
Akılcı siyasetin gereğini yazdım...
SALDIRGANLAR LEHİNE KULLANDIEşraftan birinin Gelin'i, zifaf gecesi bakire çıkmamıştı...
Aile çok üzüntülüydü ama bunu herkesten gizledi...
Birkaç gün sonra Gelin üst kat merdivenlerinden inerken Kayınpederi:
"Nereye gidiyorsun kızım" diye sordu...
Gelin cevap verdi:
"Sarrafa gidiyorum Ağa Baba, kulaklarımı deldirip küpe takacağım...".
Kayınpeder alaylı bir gülümseyişle:
"A be kızım" dedi, "sen ne ters kızsın; kayınpederinin evinde deldirmen gerekeni babanın evinde deldirmişsin, babanın evinde deldirmen gerekeni kayınpederinin evinde deldireceksin...".
İki Yunan sahil güvenlik botu iki gün arayla iki balıkçı teknemizi Bodrum sahillerimize kadar kovaladı...
Hatta bunlardan birinin mürettebatı:
Karaya ayak bastı...
"Atatürk'ün askerleriyiz" diye gururla haykıran teğmenlerimiz için etmedik laf bırakmayan...
"Sınırlarımız namusumuzdur" diye sık sık hava basan...
Ama...
Sınırlarımızın kevgire döndüğünü görmezden gelen Erdoğan:
Yunanistan saldırganları için tek bir itiraz ve kınama cümlesi kurmadı...
Demek istemem o ki:
Erdoğan, Yunanlılara söylemesi gerekenleri teğmenlerimize söylerken...
Teğmenlerimiz için gereken sessizliğini:
Yunanlı saldırganlar lehine kullandı...

118